Melek Düvenci Architects, otelcilik, restoran, bar,
gece kulübü ve beach tasarımlarına odaklanıyor.
Misafirlerin konforunu ve estetik beklentilerini
karşılayan, yenilikçi ve özgün tasarımlar yaratmak
için çalışıyor.
Trakya Üniversitesi Mimarlık bölümünden mezun olan Melek Düvenci, yaklaşık 14 yıldır Melek Düvenci Architects ismini verdiği şirketinde hizmet veriyor.
“Mimar olmak, sıra dışı olayların nedenlerini araştıran ve olayları olduğu gibi kabul etmeyen biri olmayı gerektirir” diyen Düvenci, kendini tanıma yolculuğunun odağına bu düşünceyi koymuş.
Düvenci, inşaat mühendisi olan babasının yolundan yürüyor. Küçük yaşlardan itibaren babasının ofisinde geçirdiği vakitlerde, T cetveli, gönyeleri ve şablonlarıyla çalışarak mimarlığa ilk adımlarını atmış. Hep mimar olmayı hayal eden ve bunu başaran Melek Düvenci, “Yeniden seçim yapma şansım olsa yine mimarlığı tercih ederdim” diye mesleğine olan sevgisini vurguluyor.
Gelin Mimar Melek Düvenci’yi birlikte tanıyalım...
Şirketiniz ne zaman, nasıl kuruldu? Yola çıkış fikriniz ve amacınız neydi?
Mezuniyet sonrasında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde tasarım üzerine yüksek lisans yaptım. 10 yıl kadar farklı mimarlık firmalarında profesyonel olarak çalıştıktan sonra Melek Düvenci Architects’i kurdum. Markalaşma konusunda, bir grubun içerisinde çalışırken tasarım konusunda etkiniz çok fazla olamıyor.
Tasarımın bir lideri, bir patronunuz var. Belli bir deneyimden sonra bunun bana uygun olmadığını anladım ve kendi yeteneğimi o alanda gösterebilmek adına firmamı kurmaya karar verdim.
Tasarımda özgürleşmek üzere bu şirketi kurdunuz o zaman. Peki nasıl bir tarzınız var?
Her müşteriye özel hayal kurup onları mutlu edebilecek mekanlar yaratıyoruz.
Ne tür projeler yapıyorsunuz? Özellikle son dönemde otel ve restoran sektörüne yönelik yaptığınız projelerden örnekler verebilir misiniz?
İnsanların yaşam alanı olarak tanımlanan her alanı tasarlıyoruz aslında. Fakat son yıllarda özellikle otelcilik, restoran, bar, gece kulübü ve beach tasarımlarına odaklandık. Bu kapsamda, Lujo Hotel için tasarladığımız Maki Villa projesini tamamladık. Ayrıca, Titanic Otel için Yamas Yunan Tavernası, Cullinan Belek’te Galapagos Beach Club ve Titanic Otel için Jakaranda Night Club projeleri de önem verdiğimiz çalışmalar arasında yer alıyor.
Gastronomi alanında ilk projeniz hangisi? Size başarıyı getirerek bu alanda yola devam etmenize referans ilk işinizden bahseder misiniz?
The GALLIARD Vadistanbul ilk gastronomi projemiz. Burası, mimarisi ve ambiyansıyla Akdeniz kültürünün sıcaklığını yansıtan bir mekan. Tüm şubelerde olduğu gibi, Vadistanbul şubesi de antika amforalar, şömine ve güzel zeytin ağaçlarıyla süslenmiş geniş teras alanları ile açık havada oturma olanağı sunuyor. Ayrıca, mekanın içinde “The GALLIARD” için özel olarak tasarlanmış ve arkasındaki yaratıcı düşünceyi yansıtan sanat eserleri de sergileniyor.
Gastronomi ve turizm sektörü alanında daha çok proje üretme gibi bir fikriniz var mı? Ya da bu yönde talep alıyor musunuz?
Kesinlikle, gastronomi ve turizm sektörü projeleri bizim için büyük bir öncelik. Bu alanda daha fazla proje üretmeyi planlıyoruz ve bu yönde yoğun talepler alıyoruz. Misafirlerin konforunu ve estetik beklentilerini karşılayan, yenilikçi ve özgün tasarımlar yaratmak için sürekli çalışıyoruz. Bu projeler, hem kullanıcı deneyimini iyileştirmek hem de işletmelerin marka değerini artırmak için büyük bir fırsat sunuyor.
Konsept oluşturulurken yatırımcı ve mimar açısından süreç nasıl işliyor?
Yatırımcı, genellikle bir brifing ile bize geliyor ve talep edilenleri sorgulayarak ve en iyi şekilde analiz ederek değerlendiriyoruz. Kavramsal tasarım aşaması bu ilk evrede başlıyor ve ilk eskizlerimiz, mood boardlar ve üç boyutlu model çalışmalarımız ile düşünceleri somutlaştırıyoruz. Nihayetinde, yaptığımız tasarım ile yatırımcıya ve ilk sunum ile geri bildirimde bulunmuş oluyoruz.
Tasarım sürecinin başlangıcından itibaren projeyi ve müşteriyi yüksek ölçüde benimsiyoruz. Kendimizi projenin tam olarak içine alarak, ilk sunum ile ne tür bir hizmet vereceğimizi müşterilerimize yansıtıyoruz. Bu süreçte oluşan güven ve memnuniyet, proje sürecimizi yönetmemizde çok önemli bir motivasyon kaynağı oluyor.
Müşterinin taleplerini ve hikayesini dinleyerek, onların isteklerine uygun, özgün ve yenilikçi tasarımlar ortaya koyuyoruz. Bu noktada kendimizi özgür bir alanda bırakarak, kullanıcı talepleri ile kendi tasarım anlayışımızı harmanlayıp projeyi şekillendiriyoruz.
Ayrıca, projelerin yerel yönetimlerden onay alması sürecinde de titizlikle çalışıyoruz. Uzman olmayan kişilerce hazırlanan projelerin hatalarını gidermek için destek istenmesi, zaman ve bütçe kaybına neden olabiliyor. Bu nedenle, malzeme seçiminden proje detaylarına kadar her adımda profesyonel bir yaklaşım sergiliyoruz.
Tasarım sürecinde standartları karşılamayan malzemelerin kullanılmamasına özen gösteriyor ve projenin her aşamasında kaliteyi en üst düzeyde tutuyoruz. Bu şekilde, yatırımcıya ve projenin gereksinimlerine en uygun, estetik ve işlevsel tasarımlar ortaya çıkarıyoruz.
İşleriniz arasında ‘yeri ayrı’ dediğiniz bir proje var mı?
Galapagos Beach Club’u tasarlarken, dünyanın en büyük kaplumbağasından ilham aldım. Bu tasarımın Cullinan Hotel’in simgesi haline gelmesinden mutluluk duyuyorum. Misafirlerimize, büyük bir bambu kaplumbağa kabuğunun altında serinleyebilecekleri bir alan sunmak istedim. Gündüzleri bu gölgenin altında soğuk kokteyllerin tadını çıkarabilmeleri, geceleri ise özel aydınlatma ve müzik eşliğinde kulüp atmosferinde unutulmaz anlar yaşamaları benim için önemliydi.
Gastronomi ve turizm sektöründe güncel trendler neler?
Pandemi ile birlikte konaklama sektöründe gerçek anlamda bir dönüşüm olmaya başladı. Bunu, otellerde artık daha fazla talep edilmeye başlayan villalar ile açıkça gözlemliyoruz.Bunun yanı sıra bu konseptin masterplan ölçeğinde bir etkisi olduğunu dahi söylemek mümkün; zira özellikle büyük otel kompleksleri, sahip olabilecekleri imar hakkını artık villalar üzerinde daha fazla kullanıyor ve bu da konaklama kompleksinin vaziyetsel yerleşimini doğrudan etkiliyor.
Günümüz tasarımlarını, özellikle gastronomi ve turizm sektöründekileri nasıl değerlendiriyorsunuz ve geleceği nasıl öngörüyorsunuz?
Gastronomi ve turizm sektörlerindeki günümüz tasarımlarını değerlendirdiğimizde, hızla değişen dünya koşullarına uyum sağlama yeteneğinin kritik önem taşıdığını görüyoruz. Bu sektörler, sürekli yeniliklere ve müşteri beklentilerine hızla adapte olabilen tasarım anlayışlarıyla dikkat çekiyor.
Ancak, bu esneklik aynı zamanda sektörün karşılaştığı zorlukları da ortaya koyuyor. Özellikle ani değişiklikler, doğal afetler ve politik olaylar gibi kriz durumlarında, sektörde faaliyet gösteren işletmeler savunmasız kalabiliyorlar.
Geleceğe yönelik öngörülerimizde ise turizm ve gastronomi sektörlerinde sürdürülebilirlik, teknoloji entegrasyonu ve müşteri odaklı yeniliklerin belirleyici faktörler olacağını öngörüyoruz.
Sektörün bu dinamik yapısına uyum sağlayabilen ve değişen dünya koşullarına adaptasyon gösterebilen tasarımlar, başarıyı artıracaktır. Bu bağlamda, gelecekte karşılaşabileceğimiz zorluklara karşı yenilikçi ve çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemek, sektördeki işletmeler için hayati önem taşıyacaktır.
www.melekduvenci.com.tr