Ofist, özgün projelere imza atıyor

İç mimar ve tasarımcı, Yasemin Arpaç ve Sabahattin Emir tarafından 2004 yılında Tünel-Pera’da kurulan, 2013 yılından bu yana da çalışmalarını Karaköy’deki ofisinde sürdüren Ofist, her projenin kendine özgü koşulları ve doğruları olduğuna inanıyor; önceden hazırlanmış çözüm kalıplara başvurulmadan her projeye sıfırdan başlanıp, çözüme ulaşılıyor.

Gerek konut gerekse restoran projeleriyle adından sıkça söz ettiren Ofist, işini keyifle yapan kişilerle butik çalışmalarını sürdürüyor. İşini, profesyonelleşmenin getirdiği yabancılaşma tuzağına düşmeden yapmak için çabalayan Ofist, her projenin kendine özgü koşulları ve doğruları olduğuna inanıyor; yeri geldiğinde kullanmak üzere önceden hazırlanmış çözüm kalıplarına başvurmuyor. Projeleri içinde bulundukları zaman ve mekanlara ait çözümler üretmek amacıyla ele alan Ofist; konut, showroom, mağaza, fuar standı, cafe, restoran, bar, sinema, otel, ofis iç mekanları ve ürün tasarımları gibi farklı sektörlerden projeler üzerinde çalışıyor. 2005 Interior Design Turkey yarışmasında, ‘Sosyal Aktivite Mekanları’ ve ‘Alışveriş Mekanları’ kategorilerinde iki ayrı projesiyle birincilik ve ikincilik ödülleri bulunan Ofist, Karaköy Loft projesiyle ‘Annual Residential Space Award’ kategorisinde 2015 Modern Decoration International Media Award ödülünü aldı ve WIN Awards 2015’te ‘Residential Interiors’ kategorisinde finalist oldu. Ofist’in Y Evi projesi ise dünyanın en çok tıklanan mimarlık ve tasarım portalı olan Archilovers’da 2015 yılı boyunca yayınlanan 50 bin proje içinde en sevilen projelerden biri seçilerek, ‘Best on Archilovers 2015’ ödülünü almaya hak kazandı. Ofist’in son dönemde medyada en çok ilgi gören işlerinden biri olan ve Alman GQ dergisi tarafından ‘Rüya Ev’ olarak nitelendirilen Karaköy Loft, farklı ülkelerin tasarım ve mimarlık yayınlarından 40’a yakın dergide ve 100’ün üzerinde portalde yer alarak tüm dünyada tasarım fenomeni haline geldi. Karaköy Loft, ayrıca Alman Gestalten yayınevi tarafından hazırlanan Kitchen Living, İsviçreli Braun Publishing’in yayınladığı Concrete-Pure. Strong. Suprising, İspanyol Loft Publications tarafından yayınlanan Apartments, Lofts and Penthouses, Artpower Culture Development Co., Ltd. Yayını Loft Residences ve BySpace International Press Publishing tarafından yayınlanan International Interior Design&Decoration kitaplarında da kendine yer buldu. Bu başarılı projelerini ve süreçlerini Ofist kurucuları İç Mimar Yasemin Arpaç ve İç Mimar Sabahattin Emir’den dinledik. Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Yasemin Arpaç: Tarsus Amerikan Koleji sonrası Bilkent Üniversitesi'nde İç Mimari ve Çevre Tasarımı okudum. Bilgi Üniversitesi'nde Tasarım Kültürü ve Yönetimi programına katıldım. 2000 yılında Emir'le tanıştık. 2004 yılında birlikte Ofist'i kurduk ve Şubat 2017'de 13’üncü yılımızı doldurduk. Sabahattin Emir: 1969 Trabzon doğumluyum. 1986’da Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü’nden mezun olduktan sonra 1992’de MSÜ İç Mimarlık’tan mezun oldum. Ardından 1997'de de İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nde yüksek lisansımı bitirdim. 1988’den 2004'e kadar birçok ofiste ve serbest olarak iç mimarlık ve ürün tasarımları yaptım. Projeleriniz arasında neler var? Arpaç: Biz butik çalışıyoruz yani aslında her işten biraz yapıyoruz. Yeme-içme sektöründe oldukça fazla tecrübemiz oldu. Leyla, Cezayir, Nupera, Leblon, Tatar Salim, Numnum projelerimiz arasında. Mağaza, ofis gibi ticari, sinema, restoran gibi sosyal mekanların yanı sıra konut projelerimiz de var. NumNum’ların yenilenme sürecinden bahseder misiniz? Arpaç: Numnum'ın kurulduğundaki ilk tasarımı bize ait değil. İstanbul Yiyecek İçecek Grubu (İYİG) ile biz, 2011 yılında çalışmaya başladık. Süreç içerisinde Numnum'ı ufak ufak değiştirdik, güncelledik, yeniledik. Özünde bakarsak; ilk önce daha doğal, gerçek malzemelere dönerek güzel eskiyecek daha sıcak bir mekan peşinde koşup, sonrasında da renkler, dokular ve malzeme çeşitliliği ile daha genç, renkli ve dinamik bir ortam elde ettik. Emir: Numnum kendisini zaman içerisinde ispat etmiş, oturmuş kimliğe ve kullanıcı kitlesine sahip bir marka. Bir yandan da kendisini devamlı yeniliyor, dünyayı takip ediyor, küçük küçük değişiyor, yeni hedeflerinin peşinde evriliyor. İYİG Yönetim Kurulu Başkanı Şef Mehmet Gürs'ün mutfaktaki bu hassasiyetini bir anlamda mekan tasarımında da devam ettiriyoruz. Numnum projesi hiçbir zaman sonlanmıyor, hep bir arayış ve yenilik içerisinde. Projelerinizin süreci nasıl ilerliyor? Arpaç: Her projenin birkaç bileşeni var; nerede bulunduğu, nasıl bir sosyal çevre içinde olduğu, yapı tipi, tarihi mirası, kullanıcısı, bütçesi, ihtiyaçları gibi... Bir restoran özelinde değerlendirirsek misafir kitlesi, misafirin o restoranda ne kadar zaman harcayacağı, ne yiyeceği, ortalama ne kadar para harcayacağı gibi detayları birer veri olarak ele alıyoruz. Sonrasında da tabir yerindeyse aslında yanlış yapmamaya çalışıyoruz. Bu verilerin hepsi iyi çalışılmış ve birbiri ile örtüşüyor ise o zaman her yönden başarılı bir sonuca ulaşılıyor. Yeme içme sektöründe tüm dünyada açılan yeni işletmelerin büyük çoğunluğunun ilk sene sonunda kapandığını düşünürsek, bu çok önemli bir konu. Bu yaklaşımlarımız bir konut projesinde de geçerli. Verileri bir araya getiriyoruz ve o proje, yani o veriler özelinde tasarım yapıyoruz. Verilerden bir tanesi bile değişse vardığınız nokta bambaşka oluyor ve olmalı. Düşünün ki aynı ev, aynı mahalle, aynı yapı, aynı bütçe, aynı tarih fakat müşteri değişiyor; iki çocuklu bir aile değil de yalnız yaşayan bir bey oluyor veya yaşlı bir çift. Bambaşka bir ev demek. Veya bütçesini değiştirin... Ya da Galata'dan Etiler'e taşıyın... Sonuç, hep bambaşka yere varmalı. Emir: Evet, bir mekanın başarısı onun tasarımıyla sınırlı değil. Hedef kitlesi, konumu, içinde yer aldığı bina, ayrılan bütçe gibi müşteri tarafından iyi analiz edilmesi gereken kriterler bir mekanın başarısında hayati önem taşımakta. Bizim müşterilerimiz genellikle bu gibi mekanlardan ne istediğini çok iyi bilen müşteriler. O açıdan bizim için, müşterimizi iyi dinleyip iyi anlayabilmek çok önemli oluyor. Eğer müşterimizi iyi anlayabilirsek geriye sadece yanlış yapmadan doğru çözümlerle sonuca gitmek kalıyor. Genel olarak bakınca, müşterilerimizi doğru analiz etmeyi hedefliyoruz. İhtiyaçlarını ve beklentilerini anlamaya özen gösteriyoruz. Süs diye duracak değil, yaşanılacak mekanlar yapmaya çalışıyoruz. Tasarım yaklaşımımızı 'dürüst davranmaya çalışıyoruz' diye özetleyebiliriz aslında. Bir yandan da gerçek malzemelerle gerçek mekanlar yapmaya çalışıyoruz. Yapı tipi betonarme karkas olan bir projede tavanı volta döşemeymiş gibi göstermiyor ya da pek kitap okumayan birinin salonuna güzel durur diye kütüphane yapmıyor ihtiyacını anlamaya çalışıp ona göre çözüm üretiyoruz. Aslında 'mış' gibi olan tüm yaklaşımlardan kaçınıyoruz; mermermiş gibi görünen seramik, ahşapmış gibi görünen laminat gibi tüm kitsch ürün ve durumlardan… İşverenin isteklerinin altındaki ihtiyacı anlamaya çalışıyoruz. Genelde amacımız müşteri isteklerini karşılamak olduğundan, kırmızı çizgilerimizden uzak durduğu sürece bunları yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir restoranla ev projesine yaklaşımlarınızda ne gibi farklılıklar oluyor? Arpaç: Bir ev projesinde taleplerin altındaki detaylara bakıyoruz, gerçek ihtiyaç ve beklentileri anlamaya çalışıyoruz. Evde hiç yemek yapmayan ve yemek masasına aslında ihtiyacı olmayan bir müşterinin salonunun yarısını yemek odası diye ayırmıyoruz, tam teşekküllü bir mutfak önermiyoruz. Belki de sizin yemek için sadece bir sehpaya ihtiyacınız var. Bir evin tek bir doğrusu yok; çok kişisel bir durum. O yüzden her şey mümkün desem yanlış olmaz sanki. Restoranlarda ise gerçek kullanıcı bizim müşterimiz değil, O'nun müşterileri. Bu durumda daha profesyonel yaklaşıp bazı ortak doğrulardan vazgeçmemek, edinilmiş tecrübeleri göz ardı etmemek gerekiyor. Az önce bahsettiğimiz verileri iyi değerlendirmek önemli. Biz 'mekan tasarımı' olarak bu verilerden sadece bir tanesini oluşturuyoruz, fakat diğer tüm verileri cevaplayan bir proje hazırladığımız zaman doğru ve başarılı bir sonuca ulaşmış oluyoruz. Emir: Proje konusu, cafe-restoran ya da mağaza gibi daha profesyonel mekanlar olduğunda, sorunların çözümleri daha az kişisel olduğundan, müdahalemiz daha fazla olabiliyorken, ev söz konusu olduğunda ev sahiplerinin belirleyiciliği arttığı gibi, insanların özel hayatlarıyla ilgili bir takım kararları vermek de zorlaşıyor. Ticari mekanlarda inşa sürecinin çok da esnemeyen tarihlere bağlı olması da ayrı bir avantaj. Evlerde bazen karar değişiklikleri ya da kararsızlıklar da sürecin uzamasına sebep olabiliyor. İyi mimar ve iyi tasarımcı ne demektir? Arpaç: İyi mimar ya da tasarımcı kendisinden, şaşırtıcı, değişik, daha önce olmayanı yapmasını beklediğimiz biri demek değil; doğru verileri doğru şekilde yorumlayıp, tutarlı mekan ya da ürünler yaratan kişi demektir. Spesifik bir soruya doğru cevabı verebilmek demek. Bizim yaklaşımımız açısından bakarsak; projeye ve kişiye özel çözümler üretebilmek önemli. Emir: Amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışan, yani önüne bir tasarım problemi geldiğinde, örneğin bir masa tasarımı, ilk önce ‘Masa nedir?’ diye sorup her şeye sıfırdan olmasa da sıfıra yakın bir noktadan başlayabilen, dolayısıyla da kendisini tekrar etmeyen bir tasarımcı iyi bir tasarımcıdır diye düşünürüm. Restoranların iç mekanlarında son dönemde neler öne çıkıyor peki? Emir: Biz ofis olarak trendleri pek takip etmiyoruz. Aslında şimdiye kadar böyle bir müşterimiz de olmadı. Trendlere bağlı tasarımların ömrü de o trend kadar olduğundan ve biz biraz daha uzun ömürlü tasarımlar yapmak istediğimizden, olabildiğince uzak kalmaya çalışıyoruz. Yasemin: Trendler dışında bir takım kaçamayacağınız alışkanlıklar, yönetmelikler vb. de olabiliyor. Örneğin, sigara hayatlarımızı oldukça belirleyen bir faktör oldu son yıllarda. Artık mekanlarda sadece kapalı ve açık bölümler yok. Mekanlardan verimli faydalanabilmek için iki arada bir derede bölümler yaparak bu bölümleri yazın bahçeye, kışın iç mekana katmak gibi projeler geliştiriyoruz. Bu mekanların ısıtma, soğutma ve aydınlatma gibi ihtiyaçları da ayrı birer konu oluyor haliyle. www.ofist.com