Dünyada bakır mutfak gereci denildiğinde akla ilk gelen markalardan biri olma yolunda çalışmalarına titizlikle devam eden Soy, geleneksel yöntemlerle profesyonel ihtiyaçlara cevap veren bir üretim gerçekleştiriyor. Firma inovatif yapısının sonucu bakırı kaplamak için gümüş kullanmasıyla kullanıcısına mutlak pişirme hakimiyeti kazandırıyor.
Röportaj: Gülçin Acar - gulcin.acar@rafinemedya.com
Türkiye’de geleneği çok eskiye dayanmasına rağmen profesyonel formlarda ve nitelikte bakır mutfak gereci üretiminin olmamasından dolayı yola çıkan Emir Ali Enç, bu işi yerinde ustalarından öğrenerek 2010 yılında Soy markasının da temellerini atıyor. İnsan becerisine dayanan geleneksel yöntemlerle üretimini gerçekleştiren Soy, porföyündeki ürün gruplarını kanıtlanmış işlevlerini bozmadan geliştirmeyi kendine amaç edinmiş. Ürünlerine veraset garantisi verecek kadar güvenen firmada kuşaklar boyu kullanılabilen bir garanti anlayışı bulunuyor. Dünyada bakır mutfak gereci denilince akla ilk gelen marka olma hedefiyle çalıştıklarını söyleyen Emir Ali Enç, “Soy’un gastronomi dünyasında en az Türk şefler kadar hızlı ilerlemesini istiyoruz” diyor. Enç ile markası Soy’u ve gastronomi dünyasında bakır malzemenin yeri üzerine çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Soy markasının kuruluş hikayesini anlatır mısınız?
Her şey Türkiye’de nitelikli bakır mutfak gereçlerinin eksikliğini fark etmemle başladı. Türkiye piyasasında profesyonel formlarda ve nitelikte bakır mutfak gereci üretimi yok. Oysa bakırcılık geleneği ve metalürji teknolojisi bizim coğrafyamızın kültüründe çok gelişkin. Geleneksel yöntemlerle üretilmiş profesyonel nitelikte bakır gereçlere olan ihtiyacın karşılanması amacıyla yola çıktım. Gerçekten çıktım! Önce Gaziantep’e gittim. Gaziantep’teki ustaların talep yokluğundan neredeyse tamamen dekoratif formlara döndüğünü üzülerek gördüm. İhtiyacımız olan kalınlıkta çalışan ustalar bulmak ve işi öğrenmek için Halep’e geçtim. Bakırcılar çarşısında bir ustanın yanına girdim ve çalışmaya başladım; bakırı işlemeyi öğrendim. Türkiye’ye döndüğümde Soy adıyla ürettiğimiz ilk seriyi İsviçre’ye sattık. 2010’da bu satışla başladık, 2013’te şirketleştik. Üretimde geleneksel yöntemler kullanmamız, endüstriyel ve seri üretim olmaması niteliğimizi yükseltiyor ama üretim hacmimizi sınırlıyor. Bu, fiyatımıza da yansıyor. Soy ucuz bir marka değil ama kar oranlarımız oldukça düşük.
Soy’un kullanıcı portföyü hakkında bilgi verir misiniz?
Tüm ürünlerimiz profesyonel bir kullanıcının ihtiyacı olan dayanıklılıkta ve ergonomide tasarlanıp üretiliyor. Öte yandan, müşteri portföyümüz de müşteri yelpazemiz de çok geniş. Yemek pişirmeyi ciddiye alan ancak bunu profesyonel olarak yapmayan bir kitle var. Soy markasını bir prestij nesnesi olarak kabul edenler var. Bunların arasında Soy’u hediye etmek için tercih edenleri, evlilik listelerine ekleyenleri görüyoruz. Sonuçta zamansız bir hediye. Ayrıca kimi niş segmentlerde varız. Örneğin som gümüş serimiz SOY|G hiçbir koşulda oksitlenmeyen niteliğiyle yat mutfakları için tercih ediliyor. Bar ve kahve gereçlerini kapsayan Soy Copperware ürün ailesini de horeca kullanımı için üretiyoruz.
Materyal olarak bakırı ve gümüşü tercih etmenizin nedenleri neler?
Bakır, mutfak gereçleri için kendini kanıtlamış bir hammadde. Ben size biz hangi bakırı tercih ediyoruz onu anlatayım. Bakır kalınlaştıkça termodinamik özellikleri artıyor. Soy’un en ince ürünü, örneğin shot bardağı, 1,5 mm bakır levhadan sıvanır. Ürünlerin kalınlığı boyutlarına göre 3 mm’e kadar artar. Özel üretim parçalar için 4 mm bakırla çalışmışlığımız var. Kalın bakır levhalarla çalışabilecek donanıma ve deneyime sahibiz. Buradaki inovasyon bakırı kaplamak için gümüşü kullanmak. Dayanıklılığı kalaya kıyasla çok daha üstün. Gümüş daha da iletken bir maden ve bakırın termodinamik becerisini geliştiriyor. Gümüş kaplı bakırda ateşi açtığınız anda tava ısınır, kapattığınız anda soğur. Malzeme üzerinde mutlak pişirme hakimiyeti demek bu. Üstelik tamamen homojen. Tavanın, tencerenin her noktası aynı değerde ısınıyor. Noktasal yanma dediğimiz şeyden tamamen korunuyorsunuz. Bu yüksek ürünlerin duvarları için de geçerli. Bunlar profesyonel bir deneyim için çok önemli konular.
Ürünlerinizin üretim süreci hakkında bilgi verir misiniz?
‰999.6 ayar saflıktaki has bakır levhalarımızı Kahramanmaraş’taki bir üretici firmadan tedarik ediyoruz. Hammaddemizi Türkiye’den tedarik edebildiğimiz için mutluyuz ve şanslıyız. Ne yazık ki bu da yaygın değil çünkü. Levhalar önce astar dediğimiz diske dönüştürülüyor. Astar, eski usul, kol gücüyle kalıba sıvanıyor. Sıvama ürün gövdesinin şeklini aldığı aşama. Ardından çekiç ustası tüm gövdeyi döverek güçlendiriyor. Şekillendirmenin ardından gövdenin gümüş kaplanması ya da kalayı tamamlanır ve sapları ya da kulpları çakılarak cilası yapılır. Kulp ve sap ürünün ergonomisi açısından çok önemlidir. Bizde bunlar da elde çakılır. Yakından bakarsanız perçinlerimizin façetası mücevher gibidir.
Amorf ürünlerimizde örneğin balık buğulama tenceresinde bakıra tamamen döverek şekil verilir. Soy için bakırın dövülmesi asla süsleme amaçlı değil. Oryantalist bir yanı yok. Dövülen bakır dövülmeyen bakırdan daha sert ve sağlam oluyor. Düşmeye ve çarpmaya ve dolayısıyla zamana karşı çok dayanıklı. Formunu asla kaybetmiyor.
Röportajın devamı Gastronomi Turkey Dergisi'nde...
İncelemek için tıklayın: rafinedergi.gastronomiturkey.com/1/