Antalya Belek bölgesinde yer alan beş yıldızlı aile tesisi TUI Magic Life Belek Hotel, TUI standartlarında gibi bir tatil vaat ederken, restoranları ve yeme-içme alanlarıyla da misafirlerine farklı ve lezzetli bir konaklamanın kapısını açıyor. A La Carte restoranları, açık büfeleri ve diğer yeme-içme alanlarıyla çıtayı hep yüksekte tutan otel, yurtiçi ve yurtdışı misafirlerinin beğenisini kazanıyor. TUI Magic Life Executive Chef’lerinden Murat Akdemirci, “Otelde haftanın her günü ayrı bir temamız var. Bu temayı sabah kahvaltıdan başlayıp akşam finale kadar vurguluyor ve uyguluyoruz. Temayı, hem görsel hem de lezzet olarak yaşatıyoruz misafirlerimize” diyor.
TUI Magic Life Belek Hotel, Antalya Belek bölgesinde yer alan beş yıldızlı aile tesisi. Otel, kristal berraklığındaki denizin kenarında güzel bir kumsalda hizmet veriyor. Otel Antalya’da, Antalya Havaalanı’na arabayla 30 dakika, bölgedeki golf kulüplerine yürüyerek 10 dakika ve Belek’e arabayla beş dakika mesafede yer alıyor. Otel doğa yürüyüşleri ve dalış için ideal olan huzurlu yeşil alanlara da yakın. Spa, masajlar, güzellik salonu, mağazalar, çocuk oyun alanı, yüzme havuzları, su kaydırakları, etkinlikler için iki toplantı salonu, canlı müzik ve çok daha fazlasını sunan otel, restoranları ve yeme-içme alanlarıyla da misafirlerine farklı ve lezzetli bir tatil vaat ediyor. TUI Magic Life Executive Chef’lerinden Murat Akdemirci ile hem kendi mesleki kariyerini hem de otelin mutfağını konuştuk.
Kendinizden biraz bahseder misiniz, mesleğe nasıl başladınız?
1977 Burdur merkez doğumluyum. Bu işe alaylı olarak başladım. Çıraklık eğitim merkezi kayıtlıyım. Lokanta ve restoranlarda çalışıp yetişerek, şefliğe adım atmış oldum. 1991 yılında Antalya’daki Club Hotel Sera’da profesyonel olarak otel mutfağına adım attım. Sonrasında mutfağın çeşitli bölümlerine çalışarak deneyim kazandım. 2008 yılında Manavgat’taki Nashira Resort Hotel’de ilk kez Executive Chef olarak görev yapmaya başladım. Bir yıldır da TUİ Grubu içerisinde Magic Life’larda görev yapıyorum.
Oteldeki bir günlük yeme-içme operasyonunu anlatır mısınız?
Oteldeki yeme-içme operasyonumuz sabah 07:00 itibariyle kahvaltımız başlıyor ve 11:00’e kadar açık büfe olarak devam ediyor. 11:00 itibariyle Snack Restaurant devreye giriyor ve 16:00’ya kadar hizmet veriyor. Bu yıl Snack Restaurant’ımız sezona çok iddialı giriyor. Şahin Ataç’ın başında olduğu Snack mutfağımız birbirinden eşsiz lezzetleri, sunumlarıyla göz dolduracak. Öğlen yemeği için 12:00’de ana restoranımız açılıyor ve 14:30’a kadar açık büfe öğlen yemeği hizmeti veriyor. Cafe City isimli cafemizde 12:00 21:00 arası kahve ve patisserie ürünleri servis ediyoruz. 18:30 itibariyle ana restoranımızda yine açık büfe akşam yemeğimiz başlıyor ve 21:00’e kadar devam ediyor. Otelin çeşitli yerlerinde üç adet A La Carte restoranımız mevcut. Rezervasyonla hizmet veren bu restoranlarımızda dünya mutfağından seçmeler ve bizim her yıl ilave etmiş olduğumuz farklı yeni trend mönüler sunuluyor. 21:30 ile 24:00 arası da gece çorbası ve sandviç servisiyle günü tamamlamış oluyoruz.
Açık büfe içeriklerini nasıl oluşturuyorsunuz?
Bir konsept oteli olduğumuz için genelde konaklayacak olan misafirlerimizin daha önceden hangi uyruktan olduklarının tespitini yapıyoruz. Yaklaşık 3-4 ay bununla ilgili gerek yurtiçi gerekse yurtdışı araştırmalarımız oluyor. Gelecek olan misafirlerimiz neyi tercih ederler, hangi yemekleri severler gibi konulara çalışıyoruz ve bununla ilgili olarak da o yılın konseptini belirliyoruz. Mönülerimizi buna göre dizayn ediyoruz.
A La Carte restoranlarda nasıl bir mönü sunuluyor?
Biz iki yılda bir A La Carte restoranlarımızın mönülerini yeniliyoruz. Genelde tekrar gelen bir müşteri portföyümüz var. Her yıl bu sayı biraz daha artıyor. Her yıl misafirlerimizin karşısına aynı mönülerle çıkmak yerine iki yılda bir yeniliyoruz. Örneğin, bu yıl konseptimize dahil olan Down Town isimli bir restoranımız var. Burası Güney Amerika Mutfağı ama daha çok sokak lezzetleri ağırlıklı bir mönüye sahip olacak. Bunun dışında Magic Five diye bir restoranımız var, bu aslında şirketimizin bir markası. Magic Life otelleri dünyada hangi bölgelerde varsa o bölgelerin mutfaklarından seçilmiş lezzetlerle oluşturulmuş bir mönüye sahip. Ve yine olmazsa olmazımız Türk Mutfağı’nı sunduğumuz Sofra restoranımız.
Grup olarak satın alma konusunda nasıl bir yol izliyorsunuz?
Bizim merkeze bağlı bir satın alma operasyonumuz var. Bununla ilgili epey büyük bir birimimiz var. Gerek kalite, gerekse standartlar göz önünde bulundurularak sezon içerisinde yüksek girdilerimize hizmet verebilecek firmalar belirleniyor. Daha sonra da biz mutfak şefleriyle gerekli olan ürün portföyü çalışmaları yapılıyor. Biz de bunların içerisinden seçimlerimizi yaparak yaz sezonu içerisinde kullanacak olduğumuz ürünleri belirliyoruz. Sonrasında tedarik sıkıntısı yapılmayacak şekilde anlaşmalarımız yapılıyor. İstediğimiz ürünü istediğimiz kalitede temin edebiliyoruz. Tabii Türkiye’deki bütün Magic Life’lar aynı standartta değil ama aynı kalıp içerisinde yer alıyor. İmkanları doğrultusunda hepsi standartlarımızı en iyi şekilde sunuyor.
Otelin mutfağında kaç kişi görev yapıyor?
Bu otelde 60 mutfak elemanı, 20 stewart toplam 80 kişi görev yapıyor. Grup olarak baktığımızda Türkiye otellerinde 1400 mutfak çalışanı, 400 tane de stewart çalışıyor. Gurubumuzun Alman bir mutfak koordinatörü var, onun öncülüğünde de çalışmalarımız oluyor. Konseptimizi belirlerken onun araştırmaları ve desteğiyle birlikte yol alıyoruz. Daha sonra istişare yapıyoruz, biraz konuşuyoruz, gerekirse kavga ediyoruz en güzelini bulmak için.
Otelde hangi mutfaklardan örnekler sunuyorsunuz, bunun içinde Türk Mutfağı’nın yeri nedir?
Otelde haftanın her günü ayrı bir temamız var. Bu temayı sabah kahvaltıdan başlayıp akşam finale kadar vurguluyor ve uyguluyoruz. Temayı, hem görsel hem de lezzet olarak yaşatıyoruz misafirlerimize. Tabii misafirler geldikleri ülkenin yemeklerini, tatmak ve tanımak istiyor. Biz de buna istinaden ve tekrar gelmeleri için burada Türk Mutfağı’nın en iyi örneklerini sergiliyoruz, onlarda kalıcı olması adına. İlgi yoğun oluyor, hatta hemen hemen en yoğun gecemiz Türk gecesi oluyor. Türkiye’de oldukça geniş bir yemek kültürümüz var ve biz de bunu gururla sunuyoruz. Bu özel gecelerin dışında açık büfede, pastanemizde zaten Türkiye’ye özgün özel lezzetler bulunuyor sürekli. Aslında yedi gün mutfağımızı temsil ediyoruz.
En çok hangi yemeği yapmayı ya da hangi mutfakları seviyorsunuz?
Ben yemek yapmayı gerçekten seviyorum. İsteyerek ve severek yapıyorum. Mesleğe başlamam da yemeği ve lezzeti çok sevmem etkili oldu. ‘Şunu çok iyi yaparım’ diyemem ama her yemeği layıkıyla en iyi şekilde yapmak için mücadele ediyorum. Başlangıcından finaline kadar tümünün en iyisi olması için uğraşıyorum. Her yıl belli bir sürelerde grubun yurtdışındaki otellerini ziyaret edip farklı deneyimler ediniyoruz o ülkelerin mutfakları üzerine. Bu da farklı mutfakları tanımamızı ve uygulamamızı sağlıyor.
Türkiye’de şefliğe olan ilgi ve mesleğinizin geldiği durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim mesleğe başladığım yıllarda aslında başlamıştı şefliğe olan ilgi. Şefler idol gösteriliyordu ve insanlarda bir heves oluşuyordu. Bizler, o dönemkilerden görmüş olduğumuz bakış açısıyla beraber yanımızda çalışanlara da bunun değerini anlatıyoruz. Ben çok mutluyum bu anlamda. Çünkü bizim yıllar sürdü şeflik noktasına gelmemiz. Şimdiki gençler çok zeki, birden başarıya gitmek istiyorlar ve bunun çok mücadele veriyorlar, çok koşuyorlar. Teknoloji çağının nimetlerini iyi değerlendiriyorlar. O yüzden daha kısa sürede başarıya ulaşıyorlar.
Genç şeflere tavsiyeleriniz ne olur?
‘Çok gezen mi çok okuyan mı bilir?’ atasözünden yola çıkarak, araştırmanın yanı sıra gezmek lazım, görmek lazım, eminim ki kendilerine çok katkı sağlamış olurlar.
tr.tthotels.com