Olivoyage Zeytinyağları markasının kurucusu Oya Zingal ve İstanbul Rum mutfağının gerçek temsilcilerinden Maria’s Restoran’ın sahibi Maria Ekmekçioğlu, ölmez ağacın ölümsüz lezzetini İstanbul yemeklerine taşıdı. “İstanbul Sofrasında İlk Hasat Lezzetleri” etkinliğinde gastronomi dünyasının önemli isimleri bir araya geldi. Lezzetlerin detaylarda gizlendiği, paylaşımın, birbirine değer katmanın güzelliğinin tatlara yansıdığı bu İstanbul sofrasında konuklar, yemeklerin tadını çıkarırken kentin çok kültürlü lezzet hatırasının da bir parçası oldu.
Geyikli Bölgesi’nin önde gelen zeytinyağı üreticilerinden olan Olivoyage Zeytinyağları markasının kurucusu Oya Zingal ve İstanbul Rum mutfağının gerçek temsilcilerinden Maria’s Restoran’ın sahibi Maria Ekmekçioğlu, ölmez ağacın ölümsüz lezzetini İstanbul yemeklerine taşıdı.
Oya Zingal ve Maria Ekmekçioğlu ev sahipliğinde Maria’s Restoran Etiler’de 2 Kasım’da gerçekleşen “İstanbul Sofrasında İlk Hasat Lezzetleri” etkinliğinde gastronomi dünyasının önemli isimleri bir araya geldi. Lezzetlerin detaylarda gizlendiği, paylaşımın, birbirine değer katmanın güzelliğinin tatlara yansıdığı bu İstanbul sofrasında konuklar, yemeklerin tadını çıkarırken kentin çok kültürlü hatırasının da bir parçası oldu.
İstanbul Rum mutfağına Olivoyage’dan sihirli dokunuş!
Hayatını zeytin ve zeytinyağına adamış bir isim olan Oya Zingal, bu serüvenini hayata lezzet katan kadın girişimcilerle zenginleştiriyor ve birlikte değer üretmek için özgün projelere imza atıyor. Maria Ekmekçioğlu’nun hünerli elleriyle hazırladığı İstanbul mutfağından yemekler, bukez Çanakkale Geyikli’deki bahçelerinde ekim ayının ilk haftalarında el ile toplanan organik zeytinlerden elde edilen Olivoyage İlk Hasat Filtresiz Natürel Sızma Zeytinyağı’nın sağlıklı ve leziz dokunuşuyla taçlandı.
“Geçtiğimiz aylarda resmi coğrafi işaret onayını alan Çanakkale Geyikli bölgesine özgü Geyikli Zeytinyağı markamız Olivoyage ile Türkiye’yi dünyada temsil edecek bir zeytinyağı markası olma hedefindeyiz” diyen Oya Zingal, Türkiye’nin çok kültürlü ve zengin mutfak kültürüne Olivoyage ile sağlık dolu lezzet katmak için özel projeler geliştirmenin mutluluk verici olduğunu söylüyor. Birlikte değer üretecekleri paydaşlarla özgün projelere imza atmayı sürdüreceklerini belirten Oya Zingal, “Her yıl yeniden filizlenen zeytin ağacının dalları gibi daima umutla ve aşkla gastronomi yolculuğunda yolumuza devam edeceğiz. Böyle özel bir gecenin bir parçası olduğumuz için çok mutluyuz” diyor.
Maria Ekmekçioğlu: “Olivoyage damaklarımızı şenlendirdi”
“İstanbul’da eski tariflere göre zeytinyağı pek alışılmış bir şey değildi. Ben, eski tarifleri zeytinyağı ağırlıklı pişiriyorum. Olivoyage’ın damak zevkime çok uygun bir zeytinyağı olduğunu düşünüyorum” diyen Maria Ekmekçioğlu, “İstanbul Sofrasında İlk Hasat Lezzetleri” etkinliğinde Olivoyage ile yaptıkları iş birliğine dair şunları söylüyor: “Ege’den İç Anadolu bölgesine kadar Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde pek çok zeytinyağını deniyorum. Hatay, Mardin gibi pek çok şehrin zeytinyağı ile çok lezzetli yemekler yaptık bugüne kadar. Kuru sıkım olan Olivoyage’ın İlk Hasat Filtresiz Natürel Sızma Zeytinyağı’nın lezzeti ise damağımızı şenlendirdi.”
Maria Ekmekçioğlu ve Şef Pascal Afthonidis’in sihirli dokunuşları ve Olivoyage İlk Hasat Filtresiz Natürel Sızma Zeytinyağı ile hazırlanan İstanbul Rum mutfağının en güzel örneklerinin servis edildiği gecede; Tokat Asma Yaprağı, Ayvalık Kabak Çiçeği, Hatay Balkabağı, Kilyos Yeşil Domatesi ile hazırlanan Dolma Sepeti, Ispanaklı – Peynirli Börek, Karamelize Soğanlı Fava, Çıtır Ekmek Üzeri Kokoreç ile sunulan Sıcak Meze Sepeti, Horiatiki Salatası, Ege otları yatağında Çupra Fileto ve Galaktobureko, şarap eşliğinde sunuldu.
Sofralarla olan hikâyesi sevgili babasının etkisiyle başlayan Maria Ekmekçioğlu, menüdeki bu özel lezzetlerine dair şu küçük hikayelerle geceyi şenlendirdi: “İstanbul Rumları, asma yaprağından yapılan yalancı dolmalarla ilgili içerisine çam fıstığı koyulur mu koyulmaz mı konusunda büyük bir kavga içindeydi. O dönemin mutfak konusunda fikir ayrılıkları kadınlar arasında kavga konusu bile oluyordu. Rum mutfağının yazılı olmayan kurallarına göre daha yaşlı kadınlar asma yaprağının içine fıstık konmayacağını, çam fıstığının sadece biber dolmasına koyulabileceğini söylerlerdi. Ege bölgesinde ise İzmirliler Bergama’nın meşhur fıstıklarından ötürü dolmalara katıyorlarmış. Kabak çiçeği dolması ise Rum mutfağında yoktu. Ege mutfağındaki bu alışkanlık son yıllarda İstanbul mutfağında da yerini aldı. Hatta bizim vazgeçilmez lezzetlerimizden biri oldu. Kokoreç, İstanbul mutfağının sokak lezzetlerindeki en önde gelenlerindendir. Bu yüzden de menümüzde yer verdik. El açması börekler, her zaman sofralarımızın baş tacı oldu. Eskiden balık pazarından alınan taze otlarla hünerli eller tarafından yapılırdı. Her tarafı denizlerle çevrili İstanbul mutfağında balıksız sofra da düşünülemezdi. Biz balığı biraz Ege esintisiyle harmanlayıp otlarla doldurduk. Galaktobureko, süt kremalı şerbetli bir tatlı. Pazar günü sofralarının baklavaya karşı cevabıydı bizim ailede. Ailenin yarısı baklava düşkünü, bir diğer yarısı galaktabureko idi. Her pazar yemeğinde böyle bir tatlı yarışma olurdu ve babam buna ‘eltiler savaşı’ derdi.”