04 Haziran 2025, Çarşamba

Veganlığın Beslenme ve sağlık ilişkisi

Veganlığın Beslenme ve sağlık ilişkisi
Veganlık, özünde hayvanların herhangi bir şekilde kullanımının, mümkün ve uygulanabilir olduğu ölçüde reddidir. Dünyada hayvan kullanımının en yaygın şekli gıda sektörü olduğu için günümüzde veganlık denince ilk olarak insanların aklına hayvansal gıdaları içermeyen bir beslenme şekli olduğu gelir. Oysa kozmetik, tekstil, eğlence gibi birçok farklı sektörde de hayvanlar yoğun şekilde kullanılıyor. Veganlık tüm bu alanlardaki hayvan kullanımına karşı bir duruştur, bir beslenme şeklinden ibaret değildir. Ama ben bugün size veganlığın beslenme ve sağlık ile ilişkisinden bahsedeceğim.

Doç. Dr. Suat Erus

Her şeyden önce veganlık ne yemeyeceğinizi belirler, ne yiyeceğinize siz karar vereceksiniz. O yüzden her veganın sağlıklı beslendiğini söylemek doğru olmaz. Ama şu da bir gerçek ki veganlar, hem uzun vadeli riskleri artık bilimsel olarak da gösterilmiş olan hayvansal besinleri tüketmediklerinden, hem de farkındalıkları yüksek bir popülasyon oldukları için genelde bilinçli beslendiklerinden geri kalanlara göre ortalamada daha sağlıklıdırlar. Tüm bilimsel çalışmalar da bunu doğrulamaktadır.

“Kırmızı et, trans yağ barındırır”

Bize çocukluğumuzdan beri “et-süt- yumurta”nın temel besin öğeleri olduğu söylendi ve en kaliteli besinleri hep onlar sandık. Örneğin kalsiyum için süt, omega-3 için balık ve demir için kırmızı et tükettik. Oysa içinde faydalı bir molekül olduğu için bütün bir ürünün sağlıklı sayılması bugünün bilimsel metodolojisiyle pek mümkün değil. Besinlerin bir paket olduğunu unutmamamız lazım, bu paketin içinde her ne kadar faydalı moleküller olsa da paketin geri kalanının vücutta kısa ve uzun vadede yarattığı etki sağlığımız açısından çok daha önemli. Bugün nasıl, su almak için yüzde 95’i su olan gazlı ve şekerli içecekleri önermiyorsak, içinde 1-2 faydalı molekül var diye, uzun vadede vücudumuza zarar verecek besinlerden de uzak durmalıyız. Örneğin kırmızı et, iyi bir protein ve demir kaynağı olarak bilinir. Oysa içerisinde trans yağ barındırır ve trans yağların vücutta inflamasyonu artırarak hem damar sertliği, hem kalp krizi, hem de diyabet riskini artırdığı kanıtlanmıştır. Ama nedense kimse hayvansalların doğal olarak trans yağ içerdiğini bilmez, sadece abur cuburlarda var sanırız. Demir de bir mineraldir ve kaynağı topraktır. Bitkiler kökleriyle demiri emer ve yapraklarına verir, o yaprakları yiyen canlılar veya o yaprakları yiyen canlıları yiyen canlılar demiri alabilir. Yani yediğimiz hayvanlar demir sentezlemez. Bu yüzden demir almanın en kolay yolu kırmızı et gibi gözükse de en sağlıklı yolu değildir. Ayrıca hayvanlardan aldığımız demir, aynı biz insanlardaki gibi hemoglobine bağlı olarak okside halde bulunur. Bu şekilde alınan demir de vücutta oksidasyonu, yani yaşlanmayı ve hücre ölümünü artırır.

“Denizler toksin yuvasına dönüşüyor”

Tavuk ve balık her ne kadar beyaz et olarak adlandırılsa da bilimsel olarak kolesterolü yükseltmede kırmızı etten daha aşağı kalmadıkları gösterilmiştir. Omega-3 de dünyada sadece denizlerdeki algler (yosunlar) tarafından sentezlenebilir. Balıklar o yosunları yiyerek omega-3’lerini alırlar, biz de o balıkları. Ayrıca “denizden babam çıksa yerim” devri biteli çok oldu. Artık denizler toksin yuvası, balıklar ister Norveç’in buz gibi soğuk sularından gelsin, ister Karadeniz’den, tüm dünyadaki denizler artık kirli. Kültür havuzlarında yetişmiş balıkları söylemiyorum bile. Düzenli deniz ürünleri tüketen toplumlarda artan kanser vakaları da tesadüf değil.Deniz ürünü tüketince özellikle poliklorlubifeniller ve dioksin gibi kalıcı organik kirleticilerden kaçış yok. Bunların yanında henüz uzun dönem etkileri çok bilinmese de deniz ürünleriyle alınan plastik de anlamlı ölçüde artmış durumda. Hatta bırakın deniz ürünlerini, Çukurova Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada bakılan tüm deniz tuzlarında plastik olduğu gösterilmiştir. İçindeki trans yağlar bir tarafa, sadece denizden çıktığı için bile artık balık yenmemesi gerekiyor.

Bir ineğin sütü, buzağının kilosunu 6 ayda 10 katına çıkaracak kadar büyüme hormonu içerir”

Süt ve süt ürünlerini de iyi bir protein ve kalsiyum kaynağı olarak biliriz ama sütün asıl amacını unuturuz. Süt, bir memelinin, yavrusu dış tehlikelerden korunabilsin diye hızlıca büyümesi için salgıladığı bir sıvıdır. Bir ineğin sütü, buzağının kilosunu 6 ayda 10 katına çıkaracak kadar büyüme hormonu içerir. Oysa insanlarda kilonun 10 katına çıkması 10 yılda olur. Yani kalsiyum ve protein alalım derken, hiç büyümememiz gereken yaşlarımızda bile günde nerdeyse üç öğün lohusa ineğin büyüme hormonunu ve cinsiyet hormonlarını alırız. Tereyağı, peynir, kaymak, ayran, yoğurt, cacık, ya da makarnada peynir, pizzada peynir, salatada peynir, burgerde peynir; tüm hayatımız farkında olmadan buzağı büyütmek için tasarlanmış bir salgıdan yapılan lezzetleri tüketerek ve büyümemesi gereken organlarımıza büyü sinyali göndererek geçiyor.

“Değişime tabağınızdan başlayın”

Bu tip örnekleri çoğaltmak mümkün... Sonuç olarak; omega-3 almanın en kötü yolu balık, kalsiyum almanın en kötü yolu süt, demir almanın en kötü yolu kırmızı et ve probiyotik almanın en kötü yolu yoğurttur. Unutmamak lazım ki kendi doğasında yaşayan hiçbir hayvan için en önemli ölüm sebebi insanlardaki gibi kalp ve damar hastalıkları değildir. Hiçbir hayvan, insan kadar çok türde ve öldürücülükte kanserden muzdarip değildir. İnsanlar için artık doğal ölüm sıfatını alan kalp ve damar hastalıklarının, her hastalığın olduğu gibi bir sebebi vardır ve ne mutlu ki önlenebilir. Az yağlı vegan beslenmeyle tıkalı kalp damarlarının açıldığını, kanser riskinin düştüğünü gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur. Ayrıca dünyada en uzun yaşayan toplulukların ortak özelliklerini araştıran “Blue Zone” çalışmasına bakarsanız, birçok faktörün yanında beslenmeyle ilgili maddelerde hepsinin bitkisel ağırlıklı beslenen topluluklar olduğunu görürsünüz. Bugün, hızlı ve kolay bir şekilde, kendiniz ve üzerinde yaşayan tüm hayvanlarla birlikte bu gezegen için iyi bir şey yapmak isterseniz; değişime tabağınızdan başlayabilirsiniz.

Yorum Yaz

captcha