Balparmak, sektörde 41 yıldır kovandan sofraya doğal ve gerçek arı ürünlerini tüketiciye ulaştırmak için çalışıyor. Bu hedef
doğrultusunda taklidi en kolay ancak analizi en zor ürün olan balı dünyada bal ve arı ürünleri üzerine ihtisaslaşmış tek laboratuvar
olma özelliğine sahip Ar-Ge merkezinde analiz ediyor. Sadece tüketicilere değil 40 küsur yıldır el ele çalıştığı arıcıları ve arıcılık mesleğine karşı da sorumluluk duygusuyla hareket eden firma, Balparmak Arıcılık Akademisi ile arıcıları eğitimlerle bilgilendirirken yeni ürünlere teşvik ediyor. Tüm bu çalışmaların hedefinde bal ve arı ürünleri alanında bilir kurum olmanın yanında Balparmak’ı dünyadaki bal markaları arasında ilk sıraya taşımak yer alıyor.
Röportaj: Gülçin Acar
Altıparmak Gıda Sanayi bünyesinde bulunan Balparmak, 1989 yılından bu yana Türkiye’nin lider bal markası olma unvanını koruyor. Ayrıca Türkiye’nin en büyük Avrupa’nın ise ilk beş bal paketleme tesisi içerisinde yer alıyor. Dünyanın en mucizevi besini olan balın ve arı ürünlerinin doğallığını ve saflığını koruyarak hak ettiği en yüksek değere çıkarma misyonuyla çalışan Balparmak’ın bünyesinde çiçek balları, çam balı, Bingöl, Muş, Şemdinli gibi Anadolu’nun birbirinden seçkin örnekleriyle hazırlanan Anadolu Lezzetleri, ıhlamur, kekik, kestane gibi monoflora ballar bulunuyor. Ayrıca marka çocuklar için özel hazırlanan Balparmak kakaolu Ballımix ile gerçek fındık ezmesi ve kakao lezzetini bir arada sunuyor. Balparmak’ın önemli bir diğer markası da Apitera Arı Ürünleri. İçerisinde Zen, Propolis, Up, Mind, Dox, Gest ve Mix olarak çeşitlere ayrılan ve farklı özellikleriyle dikkat çeken bu ürünler takviye edici gıda statüsünde yer alıyor. Arı ürünleriyle tedavi anlamına gelen Apiterapi kelimesinden ismini alan bu seride farklı içeriklere sahip ürünlerin ortak özelliği tüm ürünlerde balla birlikte propolis bulunması. Üstelik Apitera ürünlerinde gerçek doz ölçümlemesi olması kullanıcılara da kolaylık sağlıyor. Ticari bir kurum olmanın ötesinde Türkiye’de arıcılık literatürüne de katkı sağlayan ve bu çalışma şekliyle adeta bir vakıf gibi bir işleyişe sahip Balparmak’ı ve tüm çalışmalarını Balparmak Genel Müdürü Onur Özyurt’tan dinledik.
Balparmak bünyesinde yer alan ve dünyada alanında tek olma özelliğine sahip Ar-Ge merkezinizden ve çalışmalarından bahseder misiniz?
Altıparmak Gıda Sanayi, kovandan sofraya doğal ve gerçek arı ürünlerini tüketiciye ulaştırırken tedarik sürecinde yüzde yüz şeffaflık ilkesiyle kalite güvencesi sunan bir firma. Bu güvenceyi de fabrikamızda bulunan Ar-Ge merkezimiz ve bünyesinde çalışan 25 gıda mühendisi personelimiz aracılığıyla sunabiliyoruz. Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite olan Ar-Ge merkezimiz aynı zamanda bilim üreten bir kurumdur. Öyle ki, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü ve birçok üniversiteyle birlikte yürüttüğümüz projeler bulunuyor. Şu anda ise altı proje üzerinde çalışmalar devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda 525 bin Euro’luk bir yatırımla merkezimize Türkiye’de başka hiçbir laboratuvarda bulunmayan cihazlar aldık. Hali hazırda makine parkurumuz Türk Gıda Korteksi’ne göre yapılması gereken tüm analizleri ve hatta fazlasını yapabilen bir kapasiteye sahip olmasına rağmen yaptığımız bu yatırımın nedeni sürekli kendimizi güncellememizi gerektiren bir iş yaptığımızı düşünmemizden kaynaklanıyor. Ayrıca Ar-Ge merkezimizin hassasiyetle çalıştığı bir diğer konu, yüzde 95’i Türkiye’de bulunan çam balı... Amacımız ülkemizin kendine has bir değeri olan bu bal türünün dünyaya tanıtılması noktasından önce çam balının profillemesinin yaparak sağlığa olan faydalarını ortaya çıkarmak.
Balda analiz neden gerekli? Süreç nasıl ilerliyor?
Bal taklidi en kolay analizi ise en zor olan ürün. Bu nedenle balda çok fazla taklit ve tağşiş olabiliyor. Bunun yanında balın gerçek olup olmadığını rengiyle, tadıyla anlamak mümkün değil. Taklit ve tağşiş olmasa bile bala organik ya da inorganik bir şeyler de karışmış olabilir. Balda antibiyotik var mı? Zirai donatım kalıntı var mı? Bunların yanında arının kanadı, toz, toprak veya kendisi de bala karışmış olabilir. Bunu arıcı da bilemez. Tüm bu bahsettiğim ihtimalleri sadece analiz yaparak tespit edebilirsiniz. Balparmak’ta bu süreç üç aşamalı olarak ilerliyor. İlk olarak ön numune alınıyor ve alınan bal 50’nin üzerinde parametreden analize tabii tutuluyor. Son kontrol aşamasında ise bal, 333 parametrede ölçülüyor. Ve sadece uygun olanlara onay veriliyor. Tüm bu süreçte ortalamamız yüzde 50-55 red oluyor. Ayrıca taklit ürünleri tespit edebilmek için yeni metotlar geliştiriyoruz. Dünyada ilk olma özelliğine sahip, esmer pirinç şurubunun tespiti metodunu biz bulduk. Ve uluslararası bir yayında da yayınladık. Şimdi beklentimiz diğer zincir laboratuvarların da bu metodu kullanması ve bu şekilde tüm dünyada bu taklit ve tağşiş ürünün tespitinin yapılmasını sağlamak. Dolayısıyla üstünde etiket olmayan bal ürünlerinin içerisinde neler olduğunu bilmenize imkan yok. Biz bu doğrultuda tüketicimize 2013 yılından beri tüm bal ürünlerimizde ambalajların üzerine kare kod uygulamasıyla ulaşabildikleri analiz raporu ve bitki çiçek kaynağını görebileceği bir rapor sunuyoruz. Sistemin en güzel kısmı bunu satın almadan yapabiliyor olmanız.
Balparmak Arıcılık Akademisi hakkında bilgi verir misiniz? Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Muğla’nın Ula ilçesindeki yerleşkemizde Balparmak Arıcılık Akademisi’ni kurduk. Akademide, uzaktan eğitimin yanı sıra teorik ve uygulamalı eğitimleri başarıyla tamamlayan katılımcılara sertifika veriyoruz. Eğitimler, hijyen, modern arıcılık teknikleri gibi ders programlarıyla başladı. Şu an ise kış aylarını teorik eğitimlerle Nisan ayından sonra ise kovan başında yapılan sahada eğitimlerle kurguluyoruz. Ayrıca bir mobil eğitim aracımız var. İl veya ilçe tarım müdürlükleri, belediyeler ya da üniversitelerle de iş birliği içerisinde eğitimler veriyoruz. Arıcılık akademisinin bir web sitesi var. Bu siteden kayıt olarak eğitim materyallerine online erişip bu şekilde de sertifika alabilirsiniz. Biz geçen yıldan beri arıcılık akademisinin eğitim faaliyetlerini daha çok katma değerli arı ürünlerine yönlendirdik. 2021 yılında İstanbul’da dört eğitim yaptık. Biri Aydos diğerleri ise Çatalca’da oldu. Toplamda dört gün süren eğitimlerimizde kursiyerler arı sütü üretmeyi öğrendiler. Bu çalışma biraz daha ölçeğini büyüterek 2022 yılında uzun soluklu bir projeye dönüşecek. Umudumuz belediyelerin, il ya da ilçe tarım müdürlüklerinin de bu projede yer alması. Bu sayede erişebildiğimiz insan sayısını artırmış olacağız.
Geçtiğimiz yaz döneminde yaşanan yangınlar arıcılık sektörünü nasıl etkiledi? Genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Yaz döneminde önce Manavgat’tan başlayan ve Muğla’ya uzanan yangın özellikle Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde çam balı üretim alanlarında hem orman varlığına zarar verdi hem de arıcıların üretim faaliyetleri aksadı. Gündemi çok meşgul etti hepimiz çam balıyla ilgili konuştuk o süreçte. Yangınlar devam ederken küçük bir ekiple biz de oraya gittik. Çam balı bir salgı balı. Kızılçam ağaçlarının üzerinde Basra böceği adında bir böcek yaşıyor. Bu böceğin beyaz pamuksu bir salgısı var. O salgıyı arı kursağından geçirip, kendi enzimleriyle işleyerek çam balına çeviriyor. Bu böcek popülasyonuyla ilgili 2020 yılında küresel ısınma nedenli bir sıkıntı yaşanmıştı. 2021 yılının Eylül Ekim aylarını ise yangınlar etkiledi. Bununla birlikte çok konuşulmayan ama bizim gündemimizi çok etkileyen bir gelişme daha var; o da kuraklık. Doğu bölgelerimizde çiçek balı kuraklığa bağlı nedenlerle azaldı. Dolayısıyla bizim gündemimiz bu sene hep bunlardı. 2020 yılında pandemiyle birlikte tüketim kanalında bir genişleme ve büyüme söz konusu olmuştu. Hem sağlıklı beslenme hem de şifa amacıyla bal ve arı ürünlerine yöneldiler. 2021 yılında bunun biraz dengelendiğini gördük. 2022 yılında tüketici tarafında normale dönmüş olur ancak arz tarafındaki bu problemler devam edebilir.
Sürdürülebilirlik konusunda neler yapıyorsunuz?
Bizim gündemimiz ve çalışma programımız tamamen sürdürülebilirlik konusu üzerine. Küresel ısınmanın ve buna bağlı kuraklık arıcılık mesleğini de tehlike altına sokuyor. Örneğin Muğla’da yaşanan yangın arıcılık yapan köylerde faaliyetleri durma noktasına getirdi. Üreticilerin kovanı yanmış olmasa dahi bölgedeki ağaç varlığı hasar gördü. Dolayısıyla üretim için geçerli koşullar sağlanamadı. Biz de bu konuda arıcılara şöyle bir plan sunuyoruz; polen, arı sütü ya da propolis üretimine yönelim. Çalışmalarımıza bu alana yönlendirdik. Ve akademimiz arı ürünlerinin üretimiyle ilgili teknikleri anlatma konusuna odaklandı.
www.balparmak.com.tr