İdeolojiden uzak, fikir odaklı tasarım: Lagranja Design

İdeolojiden uzak, fikir odaklı tasarım: Lagranja Design
Her projenin benzersiz olduğuna ve farklı bir şekilde ele alınması gerektiğine inanan Lagranja Design, İstanbul, Barselona, Singapur’da mimar, iç mimar, ürün tasarımcısı ve tasarımın her alanına dokunan yeniliklere açık profesyonellerle, büyük ölçekten ürün tasarımına uzanan geniş bir yelpazede tasarım hizmeti sunuyor. Firma, horeca sektörü için yaptığı başarılı çalışmalarla da dikkat çekiyor.

NALAN GÜNEŞ

Çok bileşenli bir tasarım ofisi olarak faaliyet gösteren Lagranja Design, 2002 yılında Gerard Sanmarti ve Gabriele Scvhiavon tarafından Barselona’da kuruldu. 2013 yılında Tunga Baysal’ın katılmasıyla İstanbul Ofisi, 2015 yılında ise Singapur Ofisi açıldı. Mimar, iç mimar, ürün tasarımcısı ve tasarımın her alanına dokunan yeniliklere açık profesyonellerle, büyük ölçekten ürün tasarımına kadar geniş bir yelpazede tasarım hizmeti sunan Lagranja Design’ın çalışmalarını Mimar Ece Satıbol’dan dinledik.

Projelerde genel tasarım prensiplerinizden ve tarzınızdan bahseder misiniz?

Lagranja’da tasarım her zaman bir fikir meselesidir, asla ideolojiyle ‘-izm’lerle ilgili değildir. Neler yapmamız gerektiğini ya da ne yapmamamız gerektiğini önceden belirleyip, hazırlanmış bir listeyle taslak masasına oturmayız. Her projenin benzersiz olduğuna ve farklı bir şekilde ele alınması gerektiğine inanıyoruz. Bağlamı anlamaya çalışıyoruz, kendimize ve müşterimize birçok soru soruyoruz, bir strateji çiziyoruz, doğru tasarım araçlarını ve uygun ekibi arıyoruz. Ve aslında tasarımın ortaya çıkmasına böylece izin veriyoruz.

Horeca sektörü için gerçekleştirdiğiniz projelerde nelere dikkat ediyorsunuz?

Horeca sektörü yatırımcılarının, markalarının misafirlerine hizmet verirken gösterdiği hassasiyetin öneminin farkındayız. Bu sektör için gerçekleştirdiğimiz tasarımlarımızda biz de proje hizmeti verdiğimiz firmalara aynı hassasiyetle yaklaşıyoruz. Tasarımın doğru uygulamayla hayata geçmesi önemli bir son aşama. Fakat öncesinde Horeca sektörü projelerinde fiziki mekanla içeriğe dair bileşenlerin analiz edilmesi ve bunların ekonomik olarak belirlenen sınırların dahilinde yapılması dikkat edilmesi gereken bir konu. Biz bunu önemsiyoruz.

Otel ve mekanlarda endüstriyel mutfağın konumlanmasında şeflerle bir çalışmanız oluyor mu?

Elbette her mutfağın kendine özgü bir sıralaması, pişirilme tekniği, servis özellikleri bulunuyor. Ayrıca bir de mekan boyutu göz önünde bulundurulduğunda, örneğin 4-5 yıldızlı otelle butik bir cafe veya fine-dining bir restoranın mutfağı, aynı özelliklerde, aynı içeriklere sahip değildir. Sayıca çok kişiye hizmet edilmesi, büyüklüğünden öte servis edilecek mönünün içeriği ve tarzı kapalı mutfaklarda yerleşimi etkiliyor. Bu noktada işleyişin yönlendiricisi esas muhatabı şef olduğundan, endüstriyel mutfağı doğru analiz etmemize şefin verileri oldukça yardımcı oluyor. Bundan hariç daha butik servis veren ve hatta işletmenin sahibinin şefin bizzat kendisi olduğu mekanlarda, şefin tarzı ve pişirme teknikleri belirli ve net olduğunda biz de tasarımcı olarak daha ‘uniq’ deneyimler yaşıyoruz. Örneğin, Pur Restaurant projemizde İspanya’nın Michelin yıldızlı en ünlü şeflerinden Nandu Jubany ile çalıştık. Burada mutfak servis öncesi hazırlık aşamasının tiyatral bir özenle sergilendiği, misafirlerin bu aşamanın bir parçasını oluşturduğu bir düzende mimari mekanın içerisinde ve açıkta konumlandı. Öncesinde yine Nandu Jubany ile Petit Comite Restaurant, birlikte çalıştığı Şef Jordi Noguera ve Dario Nocentini’nin bir projesi olan Foc Restaurant’ları Singapur’da tasarladık. Hatta bu projelere servis ürünleri tasarımlarımız da dahildir. Populist, Monochorome ve Le Petit Maison projelerimiz de İstanbul’da farklı gastronomi lezzetlerin servis edildiği mutfaklara sahiptir.

Yatırımcılara ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Horeca sektörü Türkiye’de giderek büyüyen ve genişleyen çok önemli bir sektör. 2020 yılı için hedeflenen iş hacminin 3,5 milyar Dolar olduğu bilgisini göz önünde bulundurursak bu büyüklükte bir sektörün parçası olacak yatırımcının başarısı öncesinde pazarın zorluklarını iyi analiz edip çözümlemesinden geçer. Bu aşama da aslında tasarım aşamasında biz mimarların tasarlarken cevaplar aradığı soruların şekillenmesini sağlar. Mimari proje, iç mekan tasarımı noktasında yatırım maliyetleri elbette mimar tarafından göz önünde bulundurulmalıdır. Fakat tasarımın yatırımı destekler nitelikte olması, yatırımcı açısından karlılığın sürekliliğini sağlayan önemli bir faktördür. İyi niyetle başlayan yatırım kararları, fiziki mekanın içerikle örtüşmesi ve son kullanıcıya doğru hissiyatı aktarması ile verimli sonuçlara ulaşabilir.

Turizm sektöründeki tasarımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Turizm sektörü deyince tabii ilk konaklama yapıları olan oteller akla geliyor. Fakat bu otellerin de hangi turizm kullanıcısına dair hizmet verdiklerini değerlendirmek gerekir. Günümüzde daha serbest yaygın dolaşımın arttığını, teknolojinin bunu desteklediğini düşünürsek fark yaratmak için tasarım gücümüzü ortaya koymalıyız. Yerel farklılıkları vurgulayan, kullanıcısına yeni deneyimler yaşatan mekanlar ve tasarımlar her zaman daha tercih edilir olmaktadır. Sadece oteller değil turizm sektörüne hizmet veren restoran, bar, cafe gibi sosyal mekanlar için de aynı durum geçerlidir. Yerli ya da yabancı turist, ülkemizin farklı gastronomi lezzetlerini tatmak, çeşitlilik içeren konaklama deneyimlerini yaşamak istemektedir. Son yıllarda bunu destekleyen yatırımlara çokça rastlıyoruz. Yeni yatırımlar da tasarımın turizm konaklama ve diğer mekanlarındaki etkisini destekleyecek nitelikte olmalıdır.

Fark yaratacak işler ortaya koymak için Türkiye’de başlıca hangi temel koşullar olmalı?

Az önce bahsettiğim gibi mekanların, tasarımın gücüyle oluşturulmuş tek defaya özgülüğünü vurgulamak gerekir. Mekan tasarımının, örneğin restoranlarda olduğu gibi servis edilen öznenin önüne geçmeden kullanıcıda hoş bir algı yaratması önemlidir. Otellerde mekanların turistte farklı algılar oluşturması önemlidir. Türkiye bu anlamda oldukça güçlü verilere sahiptir. Hem İstanbul hem de kıyılarımız ve yerel bölgelerimiz için düşünüldüğünde turizmin daha da gelişecek olmasıyla birlikte artacak yatak sayısı ihtiyacının nitelikli konaklama tesisleri yatırımları ile desteklenmesi gerekmektedir. Bu yatırımlara sadece elbette ki nihai amaç olan karlılığa odaklanarak değil, ülke ekonomisinin turizm ve Horeca sektörünün devamlı gelişimi açısından bakılmalıdır.

Şu an üzerinde çalıştığınız projeler hakkında bilgi verir misiniz?

Projelerimiz ofislerimizin bulunduğu üç ülke de dahil olmak üzere çok geniş, uluslararası bir yelpazeye yayılmış durumda. Ofis, otel, restoran ve kampus projelerinde yoğun tecrübemiz bulunuyor. Bunun haricinde özellikle Barselona'da perakende sektöründe mağaza tasarımı yapıyoruz. Halen tasarım aşaması süren ya da tamamlanmış ve 2020 de uygulaması başlayacak projelerimiz var. İzmir’de Dream için eski Tekel fabrikasının bir kısmını Populist olarak yakını zamanda tasarladık. Tasarım süreci devam edenler arasında Dubai ve Phuket’de Melia için 5 yıldızlı iki otel, Tanzanya Ngorongoro’da Four Seasons Hotel’i, Paris’te Planeta Grup için üniversite binalarını sayabiliriz. Horeca sektörüne dair, oteller restoranlar özellikle tasarlarken, keyif aldığımız ve deneyimlerimizi geliştirerek yol almak istediğimiz türden projeler.

Proje sürecinde nasıl bir yol izliyorsunuz?

Başta tasarım prensiplerimizden bahsederken de belirttiğim gibi öncelikle projenin bağlamını anlamaya çalışıyoruz. Her projenin ayrı ve kendine özel olduğunu biliyoruz. Bu sebeple her projeye başlarken bildiklerimizi unutup yeniden kendimize sorular sorarak aynı şekilde işverenimize de doğru soruları yönelterek başlıyoruz. Projenin hikayesini ana hatlarıyla oluşturduktan sonra artık malzemeler, dokular, renklerle hikayeyi canlandırmaya başlıyoruz. Aydınlatma, mobilyalar ve tüm mimari tasarım ögeleri bir bütün olarak ele alınıp, tek tek tasarlanıyor. Bu hem zevkli hem zorlu bir süreç. Dolayısıyla doğru işbirlikçilerle beraber olmak da çok önemli.

Bugüne kadar sizi en iyi yansıttığını düşündüğünüz projeniz hangisi?

Tek bir projeden bahsetmek gerçekten çok zor. Fakat şunu söyleyebiliriz ki ofis, kampus projelerimizin yanında Horeca sektörüne dair projelerimiz daha esnek tasarım imkanı sunan projeler olabiliyor. Özellikle otel projeleri çok bileşenliliğinden sebep farklı mekanları bir arada tasarlama imkanı sunuyor. Tasarım felsefemizi uygulama imkanı bulduğumuz yakın zaman tamamlanış otel projelerimiz arasında Melia Grup’a ait Terramar Hotel’i söyleyebiliriz. Pur, Populist, Monochrome, Foc restauranlar da diğer tamamlanmış projelerimizden bazıları.

?Türkiye'de mimari projelerin en iyi şekilde olması için hangi koşullar olmalı, sektörel eksiklikler hakkında bilgi verir misiniz?

Ekonomik faktörler mimari projeleri tabii ki çokça etkiliyor. Yerel sektörde bazı alanlarda, bazen tasarımlarımızı doğru ve kaliteli ve ekonomik şekilde hayata geçirmekte zorlanabiliyoruz. Dolayısıyla uygulama kalitesinin arttırılması, emeğe ve işgücüne verilen değerin arttırılmasıyla orantılı olacaktır. İnşaat sektörünün gelişmesi ülke ekonomimizin istikrarıyla mümkündür. Bunların yanında gayet potansiyel bir tasarım ve üretim gücüne sahip olduğumuzu fakat bu gücümüzün uluslararasında daha önemli ve değerli bir noktaya taşınması gerektiğini düşünmekteyiz.

Yorum Yaz

captcha