Caglayan Architects, detaycı ve yaratıcı proje yaklaşımı, katılımcı projelendirme süreci, doğru ve sürdürülebilir mimari çözümleri, profesyonel ve tecrübeli mimari ekibiyle marka değeri yüksek bir mimarlık ofisi. Son dönemde önemli lokasyonlarda bulunan butik restoran projeleriyle öne çıkan Caglayan Architects, kurumsal firmaların ofis, sosyal alan ve yemekhane projeleri üzerinde de çalışıyor. Firma kurucusu Mimar Umut Cem Çağlayan, “Optimum maliyetlerde de nitelikli tasarım ürünler ortaya çıkabileceğini düşünüyoruz” diyor.
Umut Cem Çağlayan ve Sonat Ongun tarafından 2008 yılında kurulan Caglayan Architects, en akılcı ve en yaratıcı mimari ve mekan kurgularının oluşturulması temel hedefiyle farklı ölçeklerde ulusal ve uluslararası mimari ve iç mimari projelere imza atıyor. Kullanıcıyı her zaman tasarımın merkezinde ele alan ve tasarım kurgusunun bu merkez etrafında oluşturulmasına özen gösteren Caglayan Architects, ödüle layık görülen projeleriyle de adından söz ettiriyor. 2009 yılında Amerika New Jersey eyaletinde düzenlenen ve dünya çapında 450 mimari ofisin katıldığı LIVE THE BOX ‘Konteynırlardan Sürdürülebilir Toplu Konut Mimari Fikir Yarışması’nda ilk 10 finalist arasına seçilen firma, Amerika Mimarlar Derneği (AIA) tarafından proje sunumu için özel olarak davet ediliyor. Bununla birlikte Armoni Restaurant ve Mocca Cafe projeleri 2015 yılında ‘European Property Awards’ kapsamında, ülke birincisi ve ikincisi oluyor. Ardından Armoni Restaurant, aynı yarışma bünyesinde ‘Avrupa’nın En İyi Restoranı’ ödülünü almaya hak kazanıyor. Detaycı ve yaratıcı proje yaklaşımı, katılımcı projelendirme süreci, doğru ve sürdürülebilir mimari çözümleri, profesyonel ve tecrübeli mimari ekibiyle hem yurtiçi hem de yurtdışı mimarlık çevrelerinde marka değeri yüksek bir ofis haline gelen Caglayan Architects’in hikayesini Mimar Umut Cem Çağlayan’dan dinledik.
Caglayan Architects’in çalışmalarından bahseder misiniz?
Çalışmalarımız bu dönemde iç mekan tasarımı üzerine yoğunlaşmış durumda. Çoğunlukla ülkenin önde gelen kurumsal firmalarının ofislerini, sosyal alanlarını projelendiriyoruz ve bu projeleri uygulayarak hayata geçiriyoruz.
Tasarım prensiplerinizi ve tarzınızı anlatır mısınız?
Her projemizde kullanıcıyı tasarımın merkezine oturtarak, ihtiyaçlar ve veriler doğrultusunda bir ana fikir geliştiriyoruz. Daha sonra bu ana fikir doğrultusunda bir kurgu oluşturuyoruz ve projenin tüm detayları bu kurgunun ışığında şekilleniyor.
Projelerinizden bahseder misiniz?
Sosyal alanlar ve yeme-içme alanlarından oluşan portföyümüzde ilk göze çarpan, modern yaklaşımımızın yeşil ve doğa dostu bir konseptle ele alınmasıdır. Genellikle büyük metrekarelerdeki alanları projelendirdiğimizden bütünsel bir dil ve armoni yakalamaya çalışıyoruz. Bu tümdengelim yaklaşımı özel tasarım ögelerde detaylandırarak bir akış sağlıyoruz. Mekana giren kişiyi kapıdan ilk adımını attığı andan itibaren şehir hayatında sıkışıp kaldığı o beton, gri ve tekdüze ortamdan nefes alabileceği bir atmosfere taşımak istiyoruz. Bu bağlamda projelerimizi hem plan düzleminde, hem üç boyutta hem de renk ve dokularıyla keyifli mola alanları olarak tanımlayabiliriz.
Projeleriniz pek çok ödüle layık görüldü. Bunun altında yatan sırrınız ne?
Konusu ne olursa olsun, üzerinde çalıştığımız her projede, daha iyi olana ulaşmanın yollarını nasıl bulabiliriz, mantığıyla hareket ediyoruz. Bu mantık, doğal olarak projenin tüm detaylarını en ufak ayrıntısına kadar irdelememize sebep oluyor. Bu şekilde projeleri ele aldığınızda çok daha tatmin edici sonuçlara ulaşıyorsunuz. Başarılı sonuçlar otomatik olarak beraberinde ödülleri de getiriyor.
Proje sürecinde nasıl bir yol izliyorsunuz?
Bir projenin oluşması birkaç farklı aşamadan oluşuyor. Öncelikli olan kullanıcının projeden ne beklediğinin çok iyi analiz ve etüt edilmesi. Başlangıcında iyi etüt edilmeyen bir proje sonucunda sizi çok yanlış yerlere götürebilir. Bu yanlış sonuçlar maalesef sizi pek çok anlamda zarara uğratabilir. İkinci aşama projenin geliştirilmesi. Bu aşamada projenin ana fikri ve kurgusunu oluşturuyoruz. Bu sürece mutlaka kullanıcıyı dahil etmeye ve proje gelişiminin detaylarına hakim olmalarına özen göstermeye çalışıyoruz. Projeyle kullanıcı birleştirebildiğinizde gerisi su gibi geliyor.
Restoran, cafe gibi alanların tasarımında nelere dikkat ediyorsunuz?
Restoran ve cafe alanları bizim için sadece yeme-içme ihtiyaçlarının karşılandığı alanlar değil. Biz bu mekanları günlük rutinden uzaklaşılan dinlenme, sosyalleşme ve keyif alanları olarak görüyoruz. Bu sebeple kullandığımız renkler, desenler, ritimler kullanıcıların kendilerini farklı bir dünyada hissetmelerini sağlamaya yönelik olan kurgu elemanları. Bir yemeğin lezzeti önce görselinden, kokusundan başlıyor ama daha öncesinde tabağın konulduğu masa ve masanın konulduğu mekan önden o yemekle ilgili bir izlenim yaratıyor. Aslında mekanın ve yemeğin lezzeti birbiriyle oldukça doğru orantılı. Tasarımın rolünün iştah algısında çok büyük olduğunu düşünüyoruz.
Kurumsal firmaların bünyelerinde lüks restoran formatında yemek salonları tasarlıyorsunuz. Kurumsal firmaların bu yeniliğe gitmelerindeki nedenlerden bahseder misiniz?
Yemek salonları ve kafeteryalar, sabahtan akşama kadar süren yoğun iş temposunda, bireylerin ara verip dinlenebildikleri ve sosyalleşebildikleri en önemli ortamlar. Özenle projelendirilmiş bir mekan kullanıcısını daha çok motive ediyor ve bu motivasyon performansı etkiliyor. Her birey kendisi için özenilmiş, düşünülmüş bir mekanda çalışmaktan mutlu olur. Kurumsal firmaların hem ofislerine hem de sosyal mekanlarına özen göstermelerinin sebeplerinden en önemlisinin bu olduğunu düşünüyorum.
Ticari restoran ile kurumsal yemekhane tasarımları arasındaki farklılıklar neler oluyor? Neleri daha fazla ön plana çıkarıyorsunuz bu tür alanlarda?
Temel olarak ele aldığınızda iki tasarım konusu arasında bir fark olmadığını düşünebilirsiniz ancak dikkatli analiz ettiğinizde proje dinamiklerinin birbirlerinden çok farklı olduğunu görüyorsunuz. Yemekhane tasarımları bile kendi içlerinde kullanıcı kimliğine ve beklentilere göre farklı dinamikler barındırabiliyor. Yemeklerin ne şekilde servis edileceği, yemek çeşitliliği, kapasite gibi pek çok faktör bulunuyor yemekhane alanlarında. Yemek için ayrılan süre bile tasarım sürecine etki edebiliyor kimi zaman. Ancak bizim için yemekhane alanlarında önemli olan kullanıcı için dingin ve stresten arındırılmış mekanlar yaratabilmek. Ticari restoran tasarımında ise dinamikler doğal olarak daha farklı. Kurumsal kimliği bütünüyle ele alarak logo, mönü, hatta servis kıyafetlerini ele alarak tasarımı geliştiriyoruz. Kullanıcı bu alanda kendini daha özel ve değerli hissetmek istiyor. Bu da tüm detaylarını yoğun olarak düşündüğümüz daha çarpıcı tasarımlar üretmeye itiyor bizi.
Mekan konsepti oluşturulurken yatırımcı ve mimar açısından süreç nasıl işliyor?
Projenin keşif aşamasından son rötuşlara gelene dek yatırımcının isteklerini ve ihtiyaçlarını değerlendirerek önerilerimizi ve fikirlerimizi bir araya getiriyoruz. Bu sürecin bir ekip çalışması olarak görülmesi bizim için çok önemli. Yatırımcının ticari hedeflerini ve bireysel hayallerini bir bütün olarak ele alıyoruz. Projenin eskiz aşamasında bile uygulanmış bir projenin gerçekliğini hissettirmeye ve kurgusunu yansıtmaya çalışıyoruz. Projenin doğru bütçe eşiğinde olması da şüphesiz hem bizim için hem de yatırımcı açısından çok önemli. Doğru yatırım planlaması yapılmayan bir projenin geri dönüşlerini hedeflenen sürelerde almak mümkün olmuyor. Böyle olunca da proje maalesef yatırımcı açısından başarısız oluyor. Bu konuda çok tecrübeli olduğumuz için projenin başından sonuna yatırım parametresini bir tasarım kriteri olarak değerlendiriyoruz.
Mekanlarda endüstriyel mutfağın konumlanmasında şeflerle nasıl bir çalışmanız oluyor?
Mekanlarda endüstriyel mutfağın konumlanmasında akış şeması ve yerleşim planları şeflerin sorunsuzca hazırlık ve pişirme alanlarında çalışmalarına imkan sağlayacak şekilde çözülüyor. Projelendirme aşamasında karşılıklı toplantılar yaparak mutfak alanlarını oluşturuyoruz. Çözüm ortağımız olan mutfak firmalarının da uzmanlığıyla birlikte teknik detayları çözüyor, yerleşimleri yapıyoruz.
Bugüne kadar sizi en iyi yansıttığını düşündüğünüz projeniz hangisi?
Her proje bizim farklı yönlerimizi yansıtıyor. Bu sebepten hepsinin değeri bizim için bambaşka. Farklı sorunların farklı çözümlerini bulmaya çalışıyoruz. Bu sebepten tek bir proje ismi vermem mümkün değil. Ancak farklı yerleşim planı çözümü ile Armoni Restaurant’ı, özel üretim çözümleriyle Tarihi Demirci Lokantası’nı ve Doğuş Maslak Restaurant’ı söyleyebilirim.
Günümüz tasarımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz ve geleceği nasıl öngörüyorsunuz?
Endüstriyel imalatın hüküm sürdüğü günümüzde tüketicinin ucuz maliyet beklentisiyle de tasarımlarda fabrikasyon etkisi görmek bizi üzüyor. Optimum maliyetlerde de nitelikli tasarım ürünler ortaya çıkabileceğini düşünüyoruz. Cağlayan Architects olarak sektörde ürün tasarımının niteliğini ileriye taşımak hedeflerimiz arasında.
Son olarak, son dönemde hangi projelerde çalıştınız ve gelecek planlarınız neler?
Son dönemde, önemli lokasyonlarda bulunan butik restoran projeleri ile birlikte, ülkenin önde gelen kurumsal firmalarının ofis, sosyal alan ve yemekhane projeleri üzerinde çalışmaktayız. Tasarımlarımız ve özenli yaklaşımımızla daha çok kişi ve kurumun hayallerinin, hedeflerinin bir parçası olarak başarılı yeni projeler üretmeyi hedefliyoruz.