Yakın bir süre önce kapılarını açan Serenità
Pera, tarihin izlerine tanıklık edebileceğiniz
özel mekânı ve Şef Aylin Yazıcıoğlu imzasını
taşıyan özenli menüsüyle dikkat çekmeyi
başardı. Bistro konseptiyle hizmet sunan
mekânın menüsü ilhamını İstanbul’dan
alıyor. Yazıcıoğlu, “Yüzyıllar öncesinden
seslenen bu yapıda biz de İstanbul
mutfaklarında yüzyıllardır yankılanan fısıltıları
dinleyeceğiz” diyor.
Beyoğlu’nun en özel duraklarından biri Tomtom Mahallesi’nde bistro konseptiyle kapılarını açan Serenità Pera, hem atmosferi hem de menüsüyle konuklarına özel bir deneyim yaşatıyor. Öyle ki, komşuları İtalyan Büyükelçiliği, İtalyan Lisesi, Fransız Sarayı ve Venedik Sarayı olan mekânın binası da tarihten izler taşıyor. 20’nci yüzyılın başlarına kadar Soeurs Gardes-Malades, Bakım Evi’ne bağlı bir şapel olarak hizmet veren bir binada bulunan Serenità Pera’nın duvarları, konukları tarihi bir atmosferin içerisinde hissettirmeyi başarıyor. Mekân sade dekorasyonuyla da otantik aurasını ön plana çıkarıyor. Bu keyifli mekânın kurucuları ise sektörün yakından tanıdığı başarılı Şef Aylin Yazıcıoğlu ve Gülseren Onanç. Aynı zamanda SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin lokali olan Serenità Pera’nın odağında insan var. Yazıcıoğlu, mekânın hikâyesini şöyle anlatıyor: “Serenità’nın anlamı huzur demek. Herkesin huzur bulmasını istediğim için bu adı seçtim. Zamanın iki rakip imparatorluk başkenti Dersaadet İstanbul ile Serenissima Venedik’in lakapları aynı anlama geliyor. İlhamı bu buluşmadan aldım. Serenità aynı zamanda SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin lokali. Kurulan sofralarda insanlar buluşacak, konuşacak, öğrenecek, paylaşacak. Birlikte harikalar yaratma hayalindeyiz.”
İlhamını şehrin sofralarında oturmuş tüm medeniyetlerden alıyor
Şef Aylin Yazıcıoğlu menüyü kurgularken İstanbul’u odağında az ve öz seçeneğe sahip bir menü kurgulamış. Yazıcıoğlu, “Bu şehre uğrayan her medeniyetin, sofralarda bıraktıkları izleri takip edecek, yankılarını duyacak, yeni sofralarda seslendireceğiz. Biz de mutfaktaki arkadaşlarımla o sofralara oturacağız ve gelecekteki şehrin misafirleri için kendi yorumumuzla bu sofralar tarihine naçizane bir katkı sunacağız. Komşumuz İtalyan ve Fransızlarla Akdeniz’de lezzet yolculuğuna çıkacağız. Rum ve Ermeni mezeleriyle keyif sofraları kuracağız. Masamıza mutlaka Ruslar da oturacak. Bizans Sarayı’ndan Osmanlı Sarayı’na yolculuk yapacağız” diyor. Mevsimsel değişikliklere açık menüde bu dönemde birçok lezzetli seçenek mevcut. Karşılama, başlangıçlar, ana yemekler ve tatlılar olarak kategorilendirelen menüde soğanlı brioche, zeytinyağında kızarmış aioli sos ile servis edilen kalp enginar, bahar sebzeleriyle servis edilen oğlak tandır gibi lezzetleri deneyimleyebilirsiniz. Menüde ayrıca günün balığı seçeneğini de sizi mutlu edebilir. Tatlı kısmında ise en öne çıkan lezzetlerden biri Ülviş’in sütlacı. Hikâyesini Yazıcıoğlu şöyle anlatıyor: “On yıllardır yaptığımız bir sütlacı tadan bir dostumuz, anneannesinin sütlacına çok benzetti. O an Ülviş Hanım’ın hatırasına saygı sunarak sütlacın adını bundan böyle Ülviş’in sütlacı olarak değiştirdik.”
Yazıcıoğlu: “Çalıştığım tüm profesyonel mutfaklarda her zaman Electrolux Professional dedim. Çünkü hem ürünlerin kalitesine güveniyorum hem de arkasında duran servis ekibine... Ekip demişken şirketin genel müdüründen resepsiyonda sizi karşılayanlara kadar kurulan sıcak ilişki de cabası.”