Karaköy’de müze, restoran ve butiklerin yer aldığı yeni bir deniz kıyısı yaşam projesi olan Galataport’un
içinde yer alan The Peninsula Istanbul; bölgede yer alan tarihi yerlere yürüme mesafesindeki konumu,
ikonik özellikleri ve üst düzey servis anlayışıyla misafirlerine kalıcı anlar yaratacak.
Tarihi Karaköy semtinde, Boğaz kıyısında ve Galataport’un içinde yer alan The Peninsula Istanbul, üç tanesi özenle restore edilmiş tarihi binalar olmak üzere dört zarif yapıdan oluşuyor. Misafirler otele hem kara hem de deniz yoluyla ulaşabiliyor. 14 Şubat 2023’de ilk misafirlerini ağırlayan otelin bünyesinde 177 adet oda bulunuyor. Odalar Superior, deluxe, deluxe bahçeli, deluxe bosphorus, grand deluxe, grand deluxe bahçeli ve grand deluxe bosphorus olarak çeşitlendirilmiş. Otelde farklı özelliklere sahip suit’ler de mevcut. Executive suitler, otelin deniz kıyısındaki tarihi ana binasında yer alıyor. Ve otelin kapalı ve açık restoranları ve barlarının yanı sıra özel yat iskelesine, bahçelere ve Boğaz manzarasına doğrudan erişim sunuyor. Grand bosphorus balkonlu suitler ise Boğaz’a bakan 44 metrekarelik özel balkonlar, iki kat yükseklikteki tavanlar ve oteldeki çok sayıda kapalı ve açık restoran ve bara anında erişim gibi özellikleriyle ön plana çıkıyor. Otelin en güneyindeki yenilenmiş tarihi yalı binasının en üst katında yer alan The Peninsula Suit, İstanbul’daki en gösterişli otel suitlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Galata Kulesi, Galata Köprüsü, Ayasofya Camii, Sultanahmet Camii ve Topkapı Sarayı’na yürüme mesafesinde bir konaklama deneyimi sunan The Peninsula Istanbul; her detayı düşünülmüş bir tasarıma ve hizmet anlayışına sahip. Otelin tasarımı İstanbul’un mirasının zenginliğini yansıtan ama aynı zamanda günümüzün dinamizmi ve enerjisini de içerisinde barındırma hedefiyle oluşturulmuş. Otelin kendine özgü estetiğini oluşturmak için Türkiye’nin en önde gelen yaratıcı isimlerinden birçoğu ile birlikte çalıştıklarını ifade eden The Peninsula Istanbul Genel Müdürü Jonathan Crook, “Bu sanatçılar, misafirlerimiz için otantik ve güzel bir ortam sağlamanın yanı sıra kendi ülkelerinin kültürel miraslarını da yansıtmak için büyük çaba gösterdi. 1928 yılında kurulan The Peninsula Hotels, Hong Kong’daki amiral gemisi ile Şanghay, Pekin, Tokyo, New York, Chicago, Beverly Hills, Paris, Bangkok ve Manila’dan sonra İstanbul’da konumlandı. 2000 yılında bünyesine katıldığım The Peninsula Hotels’de geçirdiğim 23 yıl boyunca çeşitli otellerimizde çeşitli pozisyonlarda hizmet verme ayrıcalığına sahip oldum. Dünyanın iki büyük kıtasını birbirine bağlayan İstanbul, yüzyıllardır kültürlerin de buluşma noktası olarak insanlık tarihinde çok özel bir yere sahip. The Peninsula’da en çok kişiselleştirilmiş hizmetimiz ve detaylara verdiğimiz önemle tanınırız. Ama daha da önemlisi, tüm otellerimizin kendine özgü kişilikleri, tasarımları ve kültürleri vardır. The Peninsula Istanbul’da da her bir detay özenle tasarlandı. İstanbul’un mirasının zenginliğini yansıtan, ama aynı zamanda günümüzün dinamizmi ve enerjisini de içinde barındıran görkemli bir otel yaratmayı hedefledik. The Peninsula Istanbul’un ikonik özellikleri, kusursuz servisi ve lezzetleriyle sadece İstanbul’un değil tüm dünyanın ilgi odağı olacağına yürekten inanıyorum. Ama en önemlisi Türk misafirperverliği ve The Peninsula geleneklerinin mükemmel karışımı ile misafirlerimiz için kalıcı anılar yaratmak olacak.”
Özgün Türk stili ve klasikleşen The Peninsula zarafeti bir arada
The Peninsula Istanbul’un lobisi, 20’nci yüzyılın başlarından kalma tarihi yolcu terminali binasında bulunuyor. Yüksek tavanlı bu bina kısa zamanda ikonik bir merkeze dönüşebilir. Crook, The Peninsula Istanbul’un iş ortaklarının çalışmaları ve küratörlüğü, otelin her yönü ile kusursuz olmasını sağladığını söyleyerek ekliyor: “İş ortaklarımızın çalışmaları ve küratörlüğü sayesinde bahçe, mutfak, özel koku, her bir alanın iç dekorasyon ve düzenlemeleri ve odalar kusursuz bir deneyim yaratıyor. Sonuçlar hem özgün Türk stilini hem de The Peninsula markasının klasik zarafetini bünyesinde barındırıyor.” The Peninsula Istanbul iş ortakları arasında iç mimari tasarım projelerinin kahramanı Zeynep Fadıllıoğlu, Arzu Kaprol ve iki Michelin yıldızlı Şef Fatih Tutak gibi isimler yer alıyor. Bu kapsamda Doğuş Grubu’nun Akademik ve Sanat Danışmanı Çağla Saraç, The Peninsula Istanbul’daki ortak kullanım alanlarında ve koleksiyonunu oluşturdu. Moda Tasarımcısı Arzu Kaprol, The Peninsula Istanbul çalışanları için üniforma tasarladı. Nishane markası kurucuları Mert Güzel ve Murat Katran, The Peninsula Istanbul’un oda içi banyo ürünleri koleksiyonu için “Citrus Fig & Bosphorus Breeze” adın verdikleri özel bir koku yarattı. Nishane, kokuyu oluştururken ve silikon gibi zararlı kimyasallar bulunmayan ürünler; The Peninsula Hotels markasının sürdürülebilir lüks anlayışına uygun olarak, %99,9 oranında tek kullanımlık ve petrol plastikleri içermeyen ambalajlara sahip.
Şef Fatih Tutak’ın direktörlüğünde açılan imza restoran Gallada
Daha önce dünyanın en ünlü restoranlarından olan Kopenhag’da NOMA ve Tokyo’da Nihonryori Ryugin görev yapan ilk ve tek iki Michelin yıldızlı Türk Şef Fatih Tutak, Asya ve İpek Yolu mutfağına olan tutkusunun gelişmeye başladığı Çin ve Hong Kong’da uzun yıllar geçirdi. 16 yılın ardından Türkiye’ye döndükten sonra Turk Fatih Tutak’ı açtı ve şimdi The Peninsula Istanbul’un imza restoranı Gallada’nın Direktör Şefi rolüyle lezzetli ve yenilikçi bir Türk-Asya mutfağı yaratıyor. Menüsü ve iç tasarımı ile Gallada, Türk kumaşları, armatürleri ve çini mozaiklerle cömertçe basamaklı bir çeşmenin Boğaz ve Tarihi Yarımada’nın eşsiz manzarasını çerçeveleyen terası ile özel bir deneyim sunacak.
www.peninsula.com