03 Nisan 2025, Perşembe

Atalay Muftak; asırlık tecrübesiyle yeniliklerin öncüsü

Atalay Muftak; asırlık tecrübesiyle yeniliklerin öncüsü
Kurulduğu günden bu yana Ar-Ge çalışmalarıyla kendi teknolojilerini oluşturarak uluslararası kaliteye ulaşan Atalay Mutfak, bugün asırlık tecrübesiyle endüstriyel mutfak sektöründe fark yaratan ürünlere imza atıyor. Horeca sektörüne sunduğu özel çözümler ve özellikle dünya patentine sahip olduğu otomatik döner makineleriyle işletmelere artı değer katan Atalay Mutfak, yurtiçinde olduğu gibi yurtdışında da aranan bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Atalay Mutfak, bir asrı aşkın tecrübesini yenilikçi vizyonuyla birleştirerek modern üretim tesisinde toplam kalite yönetimiyle siparişlerin en kısa sürede teslim edilmesiyle başlayan ve Türkiye genelinde yaygın servis ağı üzerinden satış sonrası hizmetleriyle devam eden sürekli ve artan müşteri memnuniyetiyle faaliyetlerini sürdürüyor. Firma, yurtiçinde ve yurtdışında yaygın bayi ağıyla, ihracat faaliyetleri ve gerçekleştirmiş olduğu proje çalışmalarıyla sektöründe global bir lider olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Asırlık tecrübesiyle sahip olduğu bilgi birikimi, değerler ve etik kurallar çerçevesinde oluşturulan güven ve kalite algısıyla hareket eden firma, kurumsal bir şirket olmanın avantajlarını yaşamanın yanında, müşterilerine de bu ayrıcalıkları yaşatıyor. Firmanın müşteri portföyünü genel olarak yurtiçi ve yurtdışında bulunan yaygın bayi ağının yanı sıra oteller, okullar, zincir restoranlar, hastaneler, catering firmaları ve askeri tesisler oluşturuyor. Bununla birlikte ihracat yaptığı ülke sayısını ve müşteri portföyünü arttırarak sektör ve ülke ekonomisi için katkıda bulunmaya devam etmeyi amaçlayan firma, kaliteden ödün vermeyen yapısıyla da beğeni kazanıyor. Atalay Mutfak’ın geldiği noktayı, yeni ürünlerini ve çalışmalarını Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Atalay ile konuştuk.

Firmanızın bugüne gelişini kısaca anlatabilir misiniz?

Biz Atalay olarak üç nesildir sadece endüstriyel mutfak işi yapan bir firmayız. 1900’lerin başlarında dedemizden bakır ürünler üretmesiyle başlayan bu serüven, babalarımızın alüminyum mutfak araç ve gereçlerini yoğun olarak kullanması ve onların son döneminde paslanmaz çelik, tencere, tavaların üretilmesi ve bizim bayrağı devraldığımız 90’lı yıllarda endüstriyel mutfak makine ve cihazlarının üretilmesinin başlanmasıyla daha farklı bir hale geldi. 1990’lı yılların başlarında Atalay olarak çok değişik gruplar üzerine üretim yapıyorduk; tezgahlar, buzdolapları, pişiriciler, taşıma ekipmanları, set üstü tavalar, tepsiler, tencereler vb… Daha sonra uzmanlaşmamız gerektiğine karar verdik ve bunlardan birkaç ürün üzerinde karar kılıp hem Türkiye’de hem dünyada daha sağlam bir marka olmak konusunda fikir birliğine vardık. Neticesinde daha büyük daha modern bir tesise taşınıp, 2005 yılı sonunda Çorlu’daki yeni tesislerimize geçtik. Büyük bir alanda, hem teknoloji yatırımları hem de pişirme odaklı uzmanlaşmayla ürün gruplarımızı yenileme, iyileştirme, hızlı üretme ve hatasız üretme konsantrasyonuyla üretim şeklimizi geliştirdik.

Üretimdeki bu büyümenizin yanı sıra ürün geliştirme konusunda ne gibi çalışmalarınız oldu?

Bu böyle devam ederken, 2012-2013 yılında ürünlerin belli bir yere geldiğini, standartlarıyla uluslararası anlamda kabul görmeye başladığını ve dünyaya satabildiğimizi gördük. Bu dakika itibariyle kendimizden endüstriyel mutfak sektörüne bir şey katmamız gerektiğini düşündük ve bir Ar-Ge kurduk. Şu anda altı kişilik bir mühendis ekipten oluşuyor. İşleri sadece ürün geliştirme, ürün parçası ve proses geliştirme olan bir Ar-Ge takımımız, Atalay’ın teknolojik ürünlerini tasarlamakta ve geliştirmekte. Bu işle beraber ilk döner robotlarımızı piyasaya sürdük. Oldukça teknolojik bir ürün. İçerisinde yazılımı ve servo motorları olan, robotik, şu anda dünya üzerindeki mevcut teknolojilerin gelişmişi sayabileceğimiz bir ürün ortaya koyduk. Sürekli geliştirdiğimiz bu ürünü dünyaya satmak hedeflerimizden biri. Atalay’ın dünyada bir konuda uzman ve aranılan bir marka olması yönündeki stratejilerimizden birisi de bu teknoloji yatırımıydı. Bunun da yavaş yavaş meyvelerini toplamaya başlıyoruz. Tabii ki her şeyden önce sonuç para kazanmak ama öncelikle kaliteli ürünler yapmak, kaliteyle anılmak ve ailemizin ismini ileriye taşımak ilk hedefimiz. Bunun için çalışmaya devam ediyoruz.

Üretim tesisinizin genel özelliklerini biraz anlatır mısınız?

Fabrikamızda hızlı üretim yapmakla ilgili analizlerle geçti birkaç yıl. Daha sonra hedeflediğimiz şeye nasıl ulaşacağımızı görerek, üretim teknolojileriyle ilgili yatırımlara başladık. Dünyada endüstriyel mutfak fabrikalarında görebileceğiniz bütün teknolojik makinelerin tamamı şu anda fabrikamızda var. Nedir bunlar; CNC teknolojisiyle çalışan sac işleme makineleri, punch’lar, lazerler, kaynak makineleri, markalama makineleri, otomatik puntolar, lazer kaynaklar…

Otomatik döner makinelerinin sektöre ne gibi artıları oldu?

Biz analizi yaparken tümden gelelim dedik. Eğer bir restoran zinciri çıkar da ‘Ben dünya markası olmak istiyorum’ derse o bizden ne ister? Bunları alt alta yazdık ve o makineyi yapmak üzerine kendimizi hedefledik. Ve oraya doğru gidiyoruz. Bunun da yüzde 90’ını bitti sadece bir özellik üzerine çalışıyoruz. Bu ürünlere, Türkiye’de endüstriyel mutfak sektöründe çok örneği görülmeyen şekilde dört noktada dört özellikte dünya patenti aldık ve 20 yıllık tarafımıza ait. Üç yıllık bir inceleme sonucu tüm dünya ülkelerinde kabul edildi. Çin dahil olmak üzere bu özelliklerin üretilmesi rakiplerimiz tarafından mümkün olmayacak. Yine bu Ar-Ge sonucunda olan bir şey. Patent bizim şu hedefimizi karşılıyor; biz aile şirketi olarak heyecanımızı ve dinamizmimizi kaybetmeyelim ama bir noktada da yavaş yavaş profesyonel olalım. O dinamizmimle profesyonelliği bir arada götürecek bir şirket olalım, bunu devam ettirelim. Döner robotu özellikle yurtdışı ülkelerinde çok çabuk benimsenen bir ürün. Çünkü çalışan ücreti Avrupa ülkelerinde ya da ABD’de oldukça yüksek. Çok çabuk kendini amorti edecek ve çok büyük kalifikasyona ihtiyaç duyulmayacak şekilde bir makine ürettik.

İmalatını yaptığınız ürünler hakkında biraz bilgi verir misiniz?

İlk döner robotlarına başladığımızda şöyle analiz ettik; kaç kilogram döner kesen birinin bunu alması rantabldır, fikrinden hesap ettik. Döner robotunun ücreti, Türkiye şartlarında bir döner ocağına göre yüksek tabii ki. 5, 10 ve 14 radyanlı; gaz veya elektrik opsiyonlu modeller yaptık. Altı model üzerine yoğunlaşmıştık. Et işleyen fabrikalar, döneri hazır yapan firmalar, kendi fabrikasında döneri kesip, ön pişirme yapıp, ardından şoklayıp markette satan firmalar direkt müşterimiz oldu zaten. Ve restoranlardan yavaş yavaş talepler almaya başladık. Tabii çalışmalar devam ettikçe insanlar bizden farklı taleplerde bulundu. Özellikle daha az kilogram döner kesenler ve yeri dar olanlar için de daha ufak bir ürün yapmamız gerektiğini düşündük. Bununla ilgili çalışmalara başladık.

Otomatik döner makineleri, geldiğiniz noktada ne gibi teknolojik özellikler içeriyor?

‘Geniş kesim’ diye tabir edilen yaprak veya İskender kesimi de yapmamız gerektiği, müşterilerimiz tarafından bize iletildi. Biz bununla ilgili de çalışma yaptık. Eski 5’li,10’lu,14’lü modellerimizin geniş kesim olanını yaptık. Bir altı modelde onunla ilgili eklendi. Ardından mini modeller yaptık. Mevcut döner ocağını çıkarıp bizim mini robotu koyduğunda restoranda hiçbir değişiklik yapmak zorunda kalmadan, 15 dakikalık bir operasyonla döner robotu konulabiliyor. 4’lü ya da 5’li modelleri bulunuyor. Minilerin de geniş kesen modeli mevcut. Bu şekilde çalışmalar devam ediyor.

Bunlar model olarak gelişmeler. Yazılım olarak gelişmeler de sürekli devam ediyor. Daha rahat kessin, daha hızlı tıraşlısın, makinenin hızı pişirme hızına göre ayarlansın, dönüş hızını kendi ayarlasın, bir tur kes komutu alabilsin, rahat bir şekilde et makineden uzaklaşsın ya da yakınlaşsın gibi detay özellikler sürekli çalışılıyor. İki ayda bir yeni özellik ekleniyor. Şu anda gelinen nokta bu.

Bir özellik daha gelecek. Normalde döneri dört kişi bir hamaliye şeklinde döner makinesine koyarlar. Biz buna ihtiyaç duyulmayacak şekilde 300, 400, 200, 100 kg döneri tek bir kişi koyacak şekilde bir döner lift’i yaptık. Farklı aparatlar yaptık. Örneğin, döner bıçağını bilemek için aparatlar yaptık. Normal bıçağı bileme özelliği de var. Bu işi geliştirdik. Biz zaten döner ocağında; yine kendi tasarımlarımız, robot olmayan klasik makineler, üstten motorlu, alttan motorlu ve motorsuz makinelerde de çeşitlerimizle beraber dünya üzerinde en çok çeşit döner ocağı yapan fabrikayız. Ve bunu dünyaya satma hedefimizi devam ettiriyoruz. Her geçen ay yeni bir ülke eklenerek devam ediyor.

Döner makinesi dışında sektöre ne gibi ürünler sunuyorsunuz?

Yine bu teknolojik ürünlerden yüksek kapasiteli yerler için konveyörlü ısıtıcılarımız var ve iki modelini yapıyoruz. Pizza fırınları, banket arabaları, salamander gibi pişiricilerin devamı niteliğindeki ürünler üretiyoruz. Banket arabaları oldukça kaliteli ve özellikle Avrupa’da talep uyandırıyor. Almanya, İngiltere, Fransa, İsrail gibi kalburüstü ülkelerde de sürekli satılıyor. Bir de pişirici serilerimiz var; 600, 700 ve 900 line dediğimiz. Izgara, fritöz, gazlı ve elektrikli ocaklar, devrilir tavalar, kaynatma tencereleri, makarna pişiriciler gibi hemen hemen eksiksiz. Bunlarda da Amerikan ızgara oldukça talep gören ürünümüz. Atalay’ın mantalitesi şudur; biz bir ürünü yaptığımız vakit eşit kalite prensibi vardır bizde. Bu da şu demek; Atalay döner ocağı ne kaliteyse, işçilik, kullanılan parçalar, motorlar vb., bizim ızgaramızda, banket arabamızda aynı kalitedir. Bir firmanın bir ürünü çok iyidir ama diğer ürünü vasattır algısını müşterilerimize yer ettirmemek için olağan üstü çaba sarf ediyoruz.

Pazarlama stratejilerinizden ve satış ağınızdan biraz bahseder misiniz?

İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde proje de takip eden bir firmayız. Özellikle eski müşterilerimiz ve zincir müşterilerimizin işlerini. Bereket Döner, Kasap Döner, Çıtır Usta, Bursa Kebap Evi gibi birkaç restoran ve okul zinciri bizim müşterimiz. Tüm Türkiye’deki şubelerini yapıyoruz artı tüm servis ve satış sonrası hizmetlerini biz veriyoruz. Bunun dışında bayii satış ağımız var. Türkiye’de 400’den fazla endüstriyel mutfak işi yapan firma, Atalay ürünlerini kendi projelerinde kullanıyor; pişirici ağırlıklı olmak üzere kendi ürünlerimizi ve ithal distribütörü olduğumuz ürünleri…

İthal ettiğiniz ürünler daha çok neler?

Biz üretim şapkamızın yanı sıra şunu gördük; Türkiye’de bir ithal talebi de var. Bunu bazı şirketler tamamlamaya çalışıyor. Biz ithal işini son birkaç yıl öncesine kadar yapmıyorduk. Fakat düzgün malın ithalatı zafiyeti oluşmaya başladığını gördük. Endüstriyel mutfakta madem böyle bir talep var, bu talebin doğru markalarla ve uzun ömürlü ürünlerle karşılanması gerekir. Bir malın zayi olması, yine Türkiye ekonomisinin kaybıdır. Biz de müşterimizi doğru yönlendirelim ve doğru ürünlerle buluşsunlar, diye kendi dalımız olmayan ürünlerin ithalatına başladık. UNOX patisserie ve yemek fırınları, buz makineleri, katı meyve püresi gibi dalları olan Santos ve Faema, espresso ve kahve makineleri…Çok olumlu talepler aldık. İşletmenin bir yıl kullanabileceği bir Çin malı kahve makinesi yerine dünyada kabul gören bir kahve makinesini alıp en az 8-10 yıl kullanmasını öneriyoruz. Böyle de bir katkı sağladığımızı düşünüyoruz, hem ülkemize hem müşterilerimize. Bu iş böyle devam ederken, Zanussi markasının da bir firma hariç Türkiye distribütörlüğünü aldık. Ve gelecek bir ay içerisinde ciddi dağıtımını yapacağız. Fırın, buzdolabı, spesifik aletlerin yanı sıra büyük karıştırma makineleri, bulaşık makinesi gibi birçok çeşit gelecek. Hem bayilerimizin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayacağız hem de projede bizden istenenleri kendimiz karşılamış olacağız.

İhracat konusuna gelirsek, nasıl bir yol izliyorsunuz, şu an hangi ülkelerle çalışıyorsunuz?

Biz pişirme makinelerine ve cihazlarına yeni girdiğimizde kendimize şöyle bir yol belirledik; hızlı üretelim, çok üretelim, her ihtiyaç sahibiyle buluşturalım. Tabii ki bunu yaparken, ihracatı hata yapmamak adına bir sonraki aşamaya erteledik. Çünkü ben, özellikle 90’lı yıllarda dünyada farklı yerlere gittiğimde, Türk malına karşı çok ciddi bir negatif algı gördüm kullanıcılarda ve satıcılarda. O zaman standartları yakalayamadan sadece ticaret olsun ve para kazanalım, diye satılan Türk mallarının aslında sadece o markayı değil tüm endüstriyel mutfak sektörünü hatta tüm sanayicileri etkilediğini gördüm. Ve bu benim kafamda yer etti. Her ne kadar kendimizi hazır hissetsek de belli bir dönem ihracata ağırlık vermedik. Sadece tecrübe edinelim ve istikrar sağlayabiliyor muyuz, diye belli başlı ülkelerde, bazı firmalarla çalışıp onlarla istikrarı ve ürün geliştirmeyi yakaladık. Ve son birkaç yıldır da artık gerçekten profesyonel olarak, Atalay ürünlerini dünyaya sunmak hedefine doğru gidiyoruz. Avrupa’nın hemen hemen tüm ülkelerinde başlayan ihracat atılımlarımız, ABD, Finlandiya, İsveç, Ukrayna, Rusya, Kazakistan gibi ülkelerle sürekli büyüyen ihracat etkinliğimiz oluşmaya başladı. Üretimlerimizin yüzde 80’ini Atalay markasıyla satıyor olmamız, bizim için önemli. Atalay olarak son tüketiciye de ulaşıyoruz. ‘Dünyada marka bilinirliğimiz artıyor’ demek çok iddialı bir laf olur ama biz yavaş yavaş hedeflediğimiz yolda ilerliyoruz.

TUSİD Başkanlığı yapmış ve halen yönetiminde olan bir isim olarak endüstriyel mutfak sektörünün geldiği konumu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Endüstiyel mutfak sektörü son 10 yıldır ciddi bir yol aldı. Dünyada bir sıkışmışlık var. Avrupa’nın hantal üretimiyle Çin’in uzun teslim ve soru işareti kaliteli üretimi arasında sıkışmış bir dünya var. Biz burada kalitemiz ve hızlı üretimimizle öne çıkmalıyız. Tüm Türkiye için bunu söylüyorum. Bunu yapabilenlerin hiçbir şeyden etkilenmeyeceklerini ve çok iyi yerlere gelebileceklerini ön görüyorum. Bunun yanı sıra biz endüstriyel mutfak sektörü olarak avantajlıyız. Yeme-içme sektörünün hareketli olduğu bir dönemdeyiz. Türk insanının yeme-içme alışkanlıklarının değiştiği, karı-koca çalışma oranının arttığı, bir şeylerin değiştiği bir dönemde yiyecek endüstrisi gelişmek mecburiyetinde, her türlü şart ve koşulda. Bunu doğru kişilerle buluşturan üreticiler, ileriye doğru giderler. Tabii daha profesyonelleşmek adına, 4,5 yıl başkanlık yaptığım TUSİD Derneği olarak da kalite bilincini yaymak ve özellikle uluslararası bir fuar yapmakla bu sektöre ve ülkemize çok ciddi katkılar yapabileceğimizi öngörüyorum.

www.atalay.com.tr

Yorum Yaz

captcha