Yemek aşkını dijital platformda herkesle paylaşan Pınar Aluç, damak hafızanızı yokluyor ve
çocukluğunuza götüren tarifleriyle lezzet mirasının korunmasına da aracı oluyor. Sebzeler ve
meyvelerle olan bağı, onu ‘Sebze Queen’liğe kadar yükseltmiş!
Sosyal medyada yemek odaklı içerik üretimi yapan kişiler, binler hatta milyonlarca takipçiye ulaşarak, yalnızca içerik üreticisi değil aynı zamanda gastronomide birer trend belirleyici haline geldi. İşte Pınar Aluç da onlar arasında naifliği ve özgünlüğü ile göze çarpanlardan biri. İçindeki yemek aşkını dijital platforma taşıyan Aluç, birbirinden özgün tarifleriyle beğeni topluyor.
Yemekle yolculuğunuz nasıl başladı?
Yemekle yolculuğum çocukluğuma dayanıyor. Bu konuda çok şanslıydım. Çünkü anne tarafım Giritli, baba tarafımsa Balkan göçmeniydi. Yani bir yandan otlar, sebzeler, mezeler bir yandan da sakatat, etler ve börekler...
Hal böyle olunca mutfağın içinde olduğum bir çocuklukla gelen mutfak merakı gelişti. “Neyle ilgilenirsen onunla bilgilenirsin” derler ya, işte ben de çok ilgiliydim. Tencerenin dibinden ayrılmazdım.
22 yıllık mali müşavirlik serüvenimden sonra aldığım birkaç eğitim ve deneyimlerimle içimdeki yemek aşkını dijital platformda herkesle paylaşmak istedim.
Tariflerinizde nelerden esinleniyorsunuz?
Ben damak hafızasının olduğunu savunurum. Çocukluğumuzda yediklerimizi yıllar sonra da tatsak o ‘an’ı hatırlarız. Tariflerimde de bu ruhla anneanne ve babaanne tariflerine, unutulmuş yöresel lezzetlere çok yer veriyorum.
Takipçilerimden de bu minvalde yorumlar geliyor, “beni çocukluğuma götürdünüz” diyorlar.
Sayfamdaki bu etkileşimi ve sinerjiyi çok seviyorum. Bir torun, hatırlattığım anneannesinin yemeğini yapıp çocuğuna yedirirse, bilirim ki büyüdüğünde o yemeği kendi çocuğuna da yapacak. İşte böylelikle yemek mirası devam edecek. O tarhanalar, salçalar, aşureler unutulmayacak. Bunu çok önemsiyorum!
Ağırlıklı olarak hangi ürünleri kullanıyorsunuz?
Öncelikle mevsiminde beslenmeyi kendi hayatımda ilk sıraya koydum. Okuduklarımdan ve deneyimlediklerimden yola çıkarak doğanın döngüsüne kulak vermeyi ve onu izlemeyi öğrendim. Bu bana hiçbir şeyin sebepsiz var olmayacağını öğretti. Doğa; kış geldiğinde mandalina sunduysa, bedenime bunun faydalı olabildiğini gördüm ve yetindim.
Bence bizlerin, sağlığımız için bu döngüye kulak vermemiz gerekiyor. İnanın sebzeleri ve meyveleri de özlemek çok güzel.. Günün sonunda, “Şükürler olsun bu sene de domatese kavuştum” deyip mutlu oluyorsunuz.
Kış sebzeleriyle yaptığım tariflerimde, “Güneş tabağınıza kondu” lafını kullandığımda takipçilerim çok sevmişti. Hatta tariflerimi yaptıklarında, aynı sözlerle paylaşmışlardı. Aslında bu sadece bir söz değil. Temelinde yaz boyu güneşi içine çekerek büyüyen toprak altındaki kök sebzelerin hikayesi var. Kışın güneşe ihtiyaç duyarız ama güneş yokturdeğil mi? İşte o zaman güneşi içine çeken sebzeler devreye girer ve ihtiyacımızı karşılar.
Meyveleri yemeklerinizde çok kullanıyorsunuz, neden?
Aslında belli bir sebebi yok sanırım. Sebzelerle oynamayı çok sevdiğimden onlara farklı dokunmayı ve farklı formda sunmayı sevdiğim için devreye meyveler giriyor. Bazı meyveler ciddi anlamda mayhoşluğu ve tatlılığı sayesinde bir baharat misali yemeğe lezzet katabiliyor. Eskiler de meyveleri yemeklerinde çok kullanmışlar. Tabii o zamanlarda domates ve patatesin olmayışı da bunu tetiklemiş ama ortaya çıkan sonuç harika olmuş.
Örneğin zeytinyağlı barbunya yemeği tatlansın diye şeker koyarız değil mi? İşte o devrede “şekerin yerini tutacak ne olmalı?” derim ve kuş üzümü ile tarçın katarak farklı bir aroma kazandırırım. Ortaya ‘ben bir daha öbür türlüsünü yapmam’ dedirten bir tarif çıkar. Aslında ben iyi bir hatırlatıcıyım. Bunlar bizim Türk mutfağımızda olağan şeyler ama maalesef unutulan da...
Takipçileriniz sizce sizi neden seviyor?
Çünkü ben de onları çok seviyor ve çok önemsiyorum. Hem onları hem de yaptığım işi... Sanırım samimi buluyorlar. Çünkü onlarla sayfamda çok muhabbet ediyoruz. Her yazıya elimden geldiğince cevap veriyorum.
Bir de en çok duymaktan hoşlandığım şu var: “Pınar Hanım, çok özgün tarifleriniz var, sayfanızdan çıkamıyorum”. İşte bu benim çabalayıp yaptığım bir şey değil aslında. Ben kendi kendime de bir yemek hazırladığımda da o özgün dokunuşu yapıyorum. Ancak bunu duyduğumdan beri de sayfamın böyle özgün devam etmesi için daha çok çalışıyorum.
Takipçilerinizden duyup en çok beğendiğiniz yorum neydi?
Aslında çok var ama ilk aklıma gelen: ‘Mutfağa fısıldayan kadın’ ve ‘Sebze Queen’. Bu ikisini çok seviyorum.