Yenilik peşinde 50 yıl

Yenilik peşinde 50 yıl
Türkiye’deki endüstriyel mutfak sektörünün gelişiminde etkin rolü olan Evinoks Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun İrfan, ilk günkü heyecanıyla öncülüğünü sürdürüyor. Girişimci ruhunu hiç kaybetmeden çalışan İrfan, Evinoks markasıyla sadece ülkemizde değil, dünya çapında kalitesiyle takdir topluyor.

Özlem Kapar

Meslekte 50. yılını kutlayan Evinoks Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Coşkun İrfan, Türkiye’nin endüstriyel mutfak sektöründeki öncü isimlerden biri. Ülkemizde ve dünyada geliştirdiği ürünlerle adından çok söz ettiren İrfan, enerjisi ile dikkat çekiyor. Zira kendi tabiriyle Türkiye’nin ‘Cin Ali’ sanayicilerinden. Bunca yıla rağmen heyecanını hiç kaybetmeden durmaksızın çalışan İrfan, geride bıraktığı 50 yıla en az bir 20 yıl daha eklemeye niyetli.

Bursa’da en son teknolojilerle bezenmiş ‘yeşil’ fabrikasındaki ofisinde bir araya geldiğimiz Coşkun İrfan’dan hem sektörün hem de markasının yolculuğunu dinledik. İşindeki dönüm noktalarını anlatırken adeta yeniden yaşayan ve gözleri ışıldayan İrfan, “Sanki 50 yıl değil de daha dün gibi” diyor.

Coşkun Bey, 50 yılı özetlemek elbette güç ama dönüm noktalarınızdan söz eder misiniz? Yolunuzu nasıl çizdiniz?

50 yıl, göz açıp kapayıncaya kadar geçti, hızlı ve güzeldi. 1974 yılında Makine Yüksek Mühendisi olarak mezun olduktan sonra ilk olarak o zamanki adı Bursa Üniversitesi olan Uludağ Üniversitesi’nin kuruluşunda Tesisat Baş Mühendisliği yaparak iş hayatına adım attım. Sonra endüstriyel mutfak ile ilgili 1980 yılında İnoksan firmasını, 1982 yılında da Evinoks’u kurduk. İnoksan’da 33 yıl ortaklığım devam ettikten sonra 2012 itibariyle oradan ayrılarak Evinoks’a odaklandım. İşte Evinoks’un büyüme hikayesi asıl o zaman başladı.

Sektöre girişinizle ülkemizdeki turizm hamlesinin başlangıcı eş zamanlı ilerliyor. O yıllardaki ortam nasıldı?

1983 yılında turizm hamlesi başladı. Ondan önce biz Antalya’daki TURBAN tesisinin yenileme işlerinde çalışmıştık. Devlet arazi tahsislerine başlayınca turizm hızla büyüdü. Tatil köyleri ve oteller peş peşe açıldı. Tesislerin ekipman ihtiyaçlarını karşılamak için ithalat yapılmak zorundaydı, çünkü o dönem ülkemizdeki endüstri seviyesi henüz talebi karşılayacak düzeyde değildi. Zaten çok az sayıda endüstriyel mutfak firması vardı. İşte biz de pazardaki açığı ve geleceğiv görüp bu işe dört elle sarıldık.,

Benim ilk yurt dışı fuar deneyimim 1982 yılında gittiğim dünyanın en büyük endüstriyel mutfak fuarı olan Almanya’daki Hogatech Fuarı’dır. Oradan pek çok döküman getirmiştim. Sonraki yıl turizm hamlesi başlayınca, işte o dökümanlardan çok yararlandım. 1984’te dünya markası Zanussi ile anlaştık. İlk işlerimiz Bursa’daki Kervansaray Otel ve Antalya’da Palmiye Tatil Köyü’dür. Akabinde yıllarca yurt dışı fuarlarda gezip, ürün inceledik. O zamanlar dijital fotoğraf makineleri yoktu tabii, makara filmlerle bol bol fotoğraf çekerdim. Bir de stantları gezip ses kaydı yapardım. Yerli üretime geçme kararımız zaman içinde gelişti. Türkiye’de endütriyel mutfak sektörünün gelişiminde lokomotif olmaya soyunduk.

Turizm yokluklar içinden çıkan bir atılımla büyüdü ve sizin gibi girişimcilerle beslendi. Hangi zorluklarla karşılaştınız?

Üretim anlamında yokluklar söz konusuydu. Yan sanayi yok gibiydi, örneğin çekmece rayı bile üretilemiyordu. İşte biz de turizme ve perakende piyasaya dönük üretime ağırlık vererek başladık. Yurt dışından azar azar parçaları getirip onların montajlarını yapıp satıyorduk. 1986’da Ürdün’de beş tane hastanenin, buharlı kazan daireleri dahil, tüm işlerini yaptık. Derken 1990’lı yıllardan sonra ihracata da açıldık. Bunu yapabilmek için bazı belgeler gerekiyordu, hepsini tek tek aldık. Şimdi geriye baktığımda ne kadar zor bir süreç olduğunu görüyorum, çünkü önümüzde bir örnek yoktu. El yordamıyla kendi yolumuzu çizmeye çalıştık, Cin Ali modeli sanayicileriz.

Cin Ali meraklı bir karakter, siz de mi öylesiniz?

Kendimi bildim bileli yenilikçi ürün peşindeyim. Ama bu yenilikçilik kopyacılıktan ötedir! Pek çok üründe uluslararası tescillerimiz ve patentlerimiz var. Örneğin dünyada ilk kavisli cam döner ocağını biz geliştirdik. Bir Alman firmayla çalışarak çıkardık. Bir başka örnek konveksiyonel fırınlardır; ilk üreten biziz. Sonra bizden görüp başka firmalar da üretmeye başladı. Bu arada Uluslararası Patent Birliği’nin de kurucusuyum ve 8 yıl başkanlığını da yaptım. Hem tasarımsal olarak hem de teknik patent alarak yenilikler yaptık.

Bir rol modeliniz var mı?

Bursa’nın güney doğusunda Keles’te doğdum. Öğretmen bir ailenin çocuğuyum. Babam, Arifiye Köy Enstitüsü’nün ilk mezunlarındandır. Annem, Bursa Kız Öğretmen Okulu’nu bitirmiş. Ailemizde benden başka sanayici yok. Küçük yaşlardan itibaren makine mühendisi olmayı kafama koymuştum, ne mutlu ki başardım! Babam, Keles’in köylerine 20’den fazla okul yapmıştır, çok çalışkandı. Belki genetik olarak ondan bir şeyler almışımdır.

Evinoks, sektörde nasıl bir konum sahip?

Evinoks, ülkemizde otel ve restoran servis ekipmanları pazarında lider bir şirket. Dünyanın da önde gelen şirketlerinden biriyiz. 7 bin çeşit ürün üretiyoruz. Amiral gemimiz büfe gruplarımız olmak üzere, ahşap ve çelik servis arabaları, banket sandalye, masa ve podyumları, şarap kavları, pastaneler, otel mobilyaları ve hijyen ekipmanları ürün gamımızda yer alıyor.

Evinoks, dünya çapında otel grupları tarafından tercih edilen, çok fonksiyonlu, verimli, uzun ömürlü, farklı, estetik, kaliteli ve müşteri odaklı yenilikçi yaşam tarzı ön planda tutan yaklaşımıyla rakiplerinden ayrılıyor. Hilton, Accor, Wyndham, Mövenpick, Ramada, Marriott, Rixos, Divan ve Dedeman gibi yerli ve yabancı önde gelen otel zincirlerinin onaylı tedarikçisiyiz. 40’a yakın ülkeyle çalışıyoruz. Her yerde kendi markamızı satıyoruz. Öte yandan uluslararası bir markaya, 6 bin 700 kod içeren ürün üretiyoruz ve onların dünyadaki kendi fabrikaları dışında üretim yaptırdıkları tek firmayız.

Bursa’da 20 bin metrekare alandaki fabrikamızda teknolojinin tüm olanaklarını kullanıyoruz. Hiçbir zaman Türkiye’de ne yaparız demedik her zaman dünyadaki rakiplerimiz kimlerse onları aşmak üzere plan ve projelerimizi yürüterek ürün ve tasarım yaptık. Aynı zamanda bir Ar-Ge merkeziyiz ve işletmemizde ciddi sayıda mühendis ve mimarla çalışıyoruz.

Bir yandan da ‘yeşil’ fabrikayız. Örneğin yağmur suyu sistemlerini kullanıyoruz. Çatıdaki tüm suyu topluyoruz. Suları otomatik kontrol sistemi ile belli bir otomasyonla 600 tonluk depolarda biriktiriyoruz. Onları yıkama ve kullanım suyu olarak kullanıyoruz.

Tüm enerjimizi güneşten sağlıyoruz. Yüksek ısı izolasyonu ve yangın güvenliği standartlarına sahibiz. Kaynak işlerimizde kullandığımız endüstriyel gazları havadan jeneratörle elde ediyoruz. Yani her yönümüzle tam bir yeşil fabrikayız...

İş dışında neler yapıyorsunuz? Seyahati sever misiniz?

Benim hayatım iş. Yorgunluk nedir bilmem. İşimi çok seviyorum. Elbette seyahat etmeyi de çok severim, fuarları gezmeye bayılırım. Bir fuara gittiğimde abartmıyorum bin stant varsa hepsine uğrarım. Benimle ilgili veya ilgisiz diye düşünmem. Hiç ummadığım yerlerden ilginç parçalar veya adresler bulmuşumdur. Ayrıca yemek yapmayı da çok severim. Örneğin ürettiğimiz fırınların testlerini fiilen ilk ben yaparım. Neyin nasıl piştiğini bilmeden cihaz tasarlayabilir misiniz?

Yurt dışında mı daha çok tatil yapıyorsunuz?

Dünyada çok yere gittim. Coştur diye bir turizm grubum var. Eşli olarak dostlarımızla geziyoruz. Uzak Doğu, Avrupa, Dubai, vs. her yeri gezdik. Gezmeye de devam edeceğiz.

Nasıl bu kadar enerjik olabiliyorsunuz? Çalışma mottonuz nedir?

Enerjimin kaynağı yenilikçilik. Hedefim 100 yaşı aşmak! Allah sağlık verir de yaşarsam, 90-95 yaşına kadar işe gelmeye devam edeceğim. Bugüne kadar kazandığımı hep işime yatırdım. Sadece oturduğum bir evim var, yazlığım yazlığım bile yok.

Röportajın tamamını okumak için tıklayın: https://www.gastronomiturkey.com/dergi/24/

Yorum Yaz

 
 
  captcha